Okan Bayülgen, geçen Cumartesi gecesi ‘80’ler Diskosu’nu yaptı.

Yıllar geçince insan ister istemez çocukluğunun geçtiği o günleri arıyor ve geçmişe özlem duyuyor... Geçmişi hatırlatansa o yıllara damga vuran şarkılar ve filmler oluyor.

78’li 79’lu yılları rahat hatırlıyorum. Ajda Pekkan’ın Aranjmanlar, Fransızca şarkılar okuduğu yıllardı… Bir döneme damga vurmak diye bir şey var… Ajda kaç döneme damga vurdu bilinmez ama anılarımıza sindiği de aşikar… Kimler Geldi Kimler Geçti…

80’lerde, Heidi, Şeker Kız Candy, Wikingler gibi çizgi filmleri izler, Küçük Ev, Dallas, Charlie’nin Melekleri ve Aşk Gemisi’ni izlerdik.

Bugün konser bilet fiyatlarının 50’den başlayıp 100 ile 250, 500 TL’ye ullaştığını düşünürsek o yıllarda Gülhan Parkı’nda bugünün parasıyla 1 lira bilemedin en fazla 5 TL’ye bugünün büyük starlarını izlemek mümkündü… Kimleri izlemedik ki; Barış Manço, Cem Karaca, İlhan İrem, Sezen Aksu, Gülden Karaböcek, Ferdi Tayfur, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses, Bedia Akartürk, Ümit Besen, Cengiz Kurtoğlu, Belkıs Akkale, Nurhan Damcıoğlu, Ahmet Selçuk İlkan… Bazen yer kalmadığında ağaçların altında çimenlerin üzerine oturup çekirdek çitleyerek izlediğimiz çok olmuştur…

Cem Karaca’nın “Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkında” şarkısını orada dinlemekte gerçekten bir başkaydı. Özelliklede Gülhane de dolaşırken merkezi sistemle kolonlarla tüm alanda dinlediğinizi bir düşünün !

Gülhane Parkı’nda ki konserler hayvanlar rahatsız oluyor diye bitirildi; sonrasında hayvanlar da yok ama konserlerde yok; bir dönemmiş belki de… O günlerin ihtişamı malesef bugün yok…

80’li yıllarda o günün zenginleri Bodrum’dan ziyade Mehmet Ali Erbil’in de dediği gibi İstanbul’un sayfiye merkezi Kumburgaz’a giderdi… Oranın haricinde Heybeli ada ve Şile’ye de gittik mi tamamdı herşey… Zaten bir sürü film de orada, Ağlayan Kayaların manzarasında çekilmiştir…

80’ler aynı zamanda Arabesk şarkılarında zirve yaptığı yıllardı… Yağ, benzin, tüpgaz kuyruğundan olsa gerek insanlar belki de teselliyi o şarkılarda buldular… Akabinde pekçok popçu da arabesk şarkılar okudu…

Okan Bayülgen’in programını izlerken neler gelmedi ki aklıma… Bir döneme damga vurmak kolay birşey değil gerçekten de… Michael Jackson ile ilgili bölüm biraz gecikince twitter’den o yılları yaşayanlar Okan’ı topa tuttular…

Dallas’da JR’ın serüvenlerini, entrikalarını bugünün dizileri Aşk-ı Memnu, Muhteşem Yüzyıl ile kıyaslayınca sanki entrikalarda öne geçtik gibi…

Neyse gelelim gecenin konuklarına; Ersen ve Dadaşlar’ı canlı canlı izlemek büyük keyifti. ‘Tertip’ ve ‘Kozan Dağı’ şarkısı bugünlerden aldı beni ta 80’lere geri götürdü, sanki yıllar Ersen Baba’ya torpil geçmiş gibi, hep aynı…

Selçuk Ural ve Gökben’i de çok özlediğimi itiraf etmeliyim… ‘Kıskanırım Seni Ben’ çokça dinlediğimiz şarkılardandı. 80’lerde ‘Erkek Milleti’ şarkısıyla ortalığı kasıp kavuran Ayşe Mine’de nostalji yaratan isimlerin başındaydı. Keşke şarkıyı da bugünün sounduna uyarlayarak değil orjinal haliyle seslendirseydi, daha bir güzel olurdu…

80’ler deyince tabi ki; ‘Batsın Bu Dünya’, ‘Bende Özledim’, ‘Huzurum Kalmadı’ , ‘Dilek Taşı’, ‘Sürünüyorum’, ‘Kırılsın Ellerim’ , ‘Nikah Masası’ , ‘Liselim, ‘Okul Yılları’ , ‘Biz Ayrılamayız’ , ‘Kemancı’ , ‘Yağdır Mevlâm Su’, ‘Beddua’, ‘İtirazım Var’ , ‘Annem’ , ‘Seninle Başım Dertte’ , ‘Kim bilir’ , Ayağında Kundura’ gibi Türk halkının hâlâ çok sevdiği zamansız şarkılar akla gelirdi.

‘Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ , ‘Nazo Gelin’ , ‘Konuşamıyorum’ , ‘Sevdan Olmasa’ , ‘Ben Gene Sana Vurgunum’ , ‘Melankoli’ , ‘Aman Tertip’, Kozan Dağı’ , ‘Unutamadım’ , ‘Gel Teskere” , ‘Bambaşka Biri’ , ‘Git’ , ‘Geri Dön’ gibi pop şarkılar da ilk aklıma gelenlerden…

Arada unuttuğum olursa kusuruma bakmayın lütfen; hep aklıma Erol Evgin’in dediği o söz gelir; "Bizim anılarımıza sinen şarkılarımız vardı, şimdikilerin neyi var, yıllar geçince ‘Allah Belanı Versin’ , ‘Kırcan mı belimi’ ile mi bugünleri yâd edecekler ?” diyordu… Usta hâksız da sayılmazdı…

O yıllarda belki Türkiye çok zengin değildi ama insanların samimiyeti ve içten çalışmaları bizi bugünlere getirdi… Bir zamanlar küçümsedikleri Türk filmleri bugün ulusal kanallarda, sinema kanallarında defalarca yayınlanıyor.

80’ler deyince Kemâl Sunal, Adile Naşit ve Münir Özkul’u unutmak olmaz… Kemâl Sunal ve Adile Naşit’e Allah’tan rahmet diliyorum. Münir Hoca’ya da acil şifalar dilerim … Tüm yitirdiklerimizi râhmetle anıyorum…

70’li yıllarda ki porno filmlerin ardından Türkiye 80’lerde teselliyi belkide arabesk şarkılarda buldu. Erotizmin ve cinselliğin biraz daha rahat kurgulandığı filmlerde ise Ahu Tuğba, Banu Alkan ve Müjde Ar izlenirdi… Yazlık sinemalarda gazoz içip film izlemek o yılların vazgeçilmezlerindendi…

80’li yıllar öncesi ve 84’e kadar çocukluğu İkitelli’de geçmiş birisi olarak aslında İkitelli’nin bugünkü durumlarına çok üzülüyorum. Zira gelişti diyor bazıları ama bana göre bugünkü durum tamamen bir gerileme! Eskiden, bugün medya plazaları basan dere yatağında yemyeşil sazlıklar eşliğinde balıkların yüzdüğü doğal dere kaynakları vardı. İçme suyumuzu da orada ki çeşmeden temin ederdik, oksijden daha bir başka, komşuluk ve samimiyet daha bir fazlaydı… İnsanlar birbirlerine TV izlemeye giderlerdi… 78, 79’larda Anadollar tabi ki o günün Mercedes’i gibiydi…

Almanya da yaşayanlar münibüslerle ülkeye döner, fotörüde kafaya taktı mı işlem tamamdı…

Gerçketende kimler geldi kimler geçti… 80’lerde hatırlamak istemediğim tek an 1984 yılında babamı kaybettiğim gün olsa gerek… Herkes sorar belki de o yıllarda çok radyolarda çaldığı için olsa gerek teselliyi Gülden Karaböcek’in ‘Duyar mısın Feryadımı’ ve ‘Ağlıyorsam Yaşıyorum’ adlı şarkılarında buldum.. Bir döneme damga vurmak belki deböyle birşey… Nitekim o şarkıların filmleri de yapıldı. O filmler, o dönemi, o zamanı yansıttığı için olsa gerek ve de samimiyetlerinden dolayı olsa gerek, bugünde seviliyorlar…

Yıllar geçince herkes gibi bizde yaşlanıyoruz ama Zeki Müren, Barış Manço, Cem Karaca, Ersen ve Dadaşlar gibi sağlam izler bırakan sanatçılar elbette hiç unutulmuyor ve her zaman hatırlanıyor. Geçmişi bize yeniden hatırlattığı için Okan Bayülgen’e buradan çok teşekkür ediyorum…

Her yılın bir başka simgesi vardır ama Barbaros Şansal’ın tespitlerine de katılmamak mümkün değil, 80’li yıllarda Kenan Evren’in 12 Eylül ihtilâlinin ardından iktidara gelen Turgut özal’ın ‘Benim memurum işini bilir’ lafı da liberal ekonomi adı altında başlayan değişimi gözler önüne seriyordu…

O günlerden bugünlere değişimi ve tarafsız yorumları da sizlere bırakıyorum…


Saygılarımla,


Olcay Ünal Sert