2020'ye girmeden önce 'Şuursuz Aşk'ı izledik galada. İstanbul Levent'te ki özel gösterimde herkes oradaydı filmin başrol oyuncusu İsmail Hacıoğlu hariç. Doğal olarak bu durum merak konusu oldu.. Neyse, biz gelelim filme.
Yapımcılığını Orhan Şeddatlı'nın üstlendiği, Umut Ertek'in senaryosunu yazıp yönettiği, başrolleri İsmail Hacıoğlu, Ebru Şahin, Burcu Kara, Ayşegül Günay, Ruhi Sarı ve Ayşen Batıgün'ün paylaştığı 'Şuursuz Aşk' oldukça dramatik bir film olmuş.
80'li yıllarda konusu geçen filmde, İsmail Hacıoğlu 'Yusuf' karakteriyle oldukça başarılı.
80'li yılları ve 12 Eylül 1980 darbesini yaşayanlar bilir, kardeşin kardeşi öldürdüğü, kahvehalenlerin tarandığı, sağ-sol ayrımının zirve yaptığı yıllardı. Film darbe döneminde tezgahında silah bulunan konuşma engelli Yusuf ile Menekşe'nin yaşadığı aşk üzerine kurgulanmış.
Konuşup derdini anlatamadığı içinde Yusuf cezaevinde yoğun bir işkenceden geçiriliyor. Elektrik verme sahneleri ile koca bir 80'ler dönemi anlatılmak istenmiş. Oysa yaşanan çok daha başka şeylerde var.
Konuştuğum birçok kişi, 12 Eylül döneminde askerlerin hakim olduğu bir dönemde hastanede bu kadar çok şeyin olma ihtimalinin düşük olduğu yönündeydi. Zihinsel Engellilerin yer aldığı bir hastanede psikopat bir bekçi üzerinden konu sürüklenmek istenirken Menekşe'yi canlandıran Ebru Şahin tüm güzelliğine rağmen Hacıoğlu'nun oyunculuk gücünün yanında vasat kalmış.
İsmail Hacıoğlu'nun yanında oyunculuğuyla ön plana çıkan bir diğer isim de Ayşegül Günay'dı.. Yusuf'un annesi rolünde oldukça başarılı. 'Şuursuz Aşk' dramatik bir film olmuş. Bu kadar dramatik konunun olduğu bir dönemde hiç Arabesk şarkıya yer verilmemesi de dönemin ruhuna aykırı.
Zira 80'ler, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Gülden Karaböcek, Müslüm Gürses ve 'Acıların Kadını' Bergen gibi isimlerin zirvede oldukları yıllardı. Zira damar bir şarkı dönemin ruhunu daha iyi yansıtırdı diye düşünüyorum.
Senaryoda biraz tutarsızlıklar olsa da görsel açıdan yönetmen oldukça başarılı.
Burcu Kara hastane yöneticisi rolünde çok iyiyidi. Modern Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlık yüzünü başarıyla canlandırmış, dolayısıyla ortaya inandırıcı bir rol çıkartmış. Ayşen Batıgün'ün kısa ve öz bir rolü vardı. Bebeği ile dolaşan zihinsel engelli bir kadını oynayan Ayşen, rol gereği tecavüze uğradıktan sonra intihar ediyor... Oldukça zor bir rolün altından başarıyla kalkmış Ayşen Batıgün. Tebrikler...
Ruhi Sarı'yı bu aralar hep kötü rollerde izliyoruz. 'Kırgın Çiçekler'de ki rolünün ardından bu filmde de rolünün hakkını fazlasıyla veriyor. Zira finalde bıçak darbesiyle vurulduğunda seyirci alkışlamadan edemiyor.
Cast seçimi olarak ve oyunculuklar olarak iyi bir film 'Şuursuz Aşk'. Büyük bir emekle çekildiğine eminim. Keşke 80'li yıllarda yaşananlara biraz daha vakıf olarak, daha iyi araştırılarak çekilseymiş.
Aşk ferman tanımaz derler...
Filme 'Şuursuz Aşk' denilmesinin nedeni de tam olarak anlaşılmış değil. Engelli iki kişinin aşık olması mıdır 'Şuursuz'luk?. Bu kişilerin aşık olması ise söz konusu olan, yanlış bir terim. 'Aşk' her zaman fırtınalar yaratır. Saplantılı derecede tutkuyla bağlı kişiler için seçilmişse bu terim yine de tartışılır... Zira Ruhi Sarı'nın filmde rol gereği tacizle birlikte karşılık görmeyen platonik bir yaklaşımı da var.
OLCAY ÜNAL SERT
4 Ocak 2020