Toplumsal olarak hayatımızda siyah beyaz ayrımı kadar uçlarda yaşıyoruz.

Bu toplumumuza enjekte edilmiş bir virüs gibi kanımızı emiyor.
Eski Türk filmlerini düşünün zengin kız biraz hafif meşrep, kötü kalpliyken; fakir kız  merhametli ve iyi kalplidir.
Yıllarca bu bir virüs gibi enjekte edildi bize...
Yani zenginsen iyi olamazsın.
İyiysen paran yoktur sürünmelisin.
Ülke hep bir kutuplaşmayla yaşamaya alıştırılmış.
Ya muhafazakarsın, 
Ya militarist.
Birbirimize tahammülümüz yok.
Başbakan ortaya dinle ilgili bir ithamda bulunuyor.
Muhalefet taraf olarak yanıt veriyor.
Din üzerinden siyaset aldı başını gidiyor.
‘Başa geçiyim sana neler edeyim.’
Duygusu hakim.
Bu siyaset şeklinin ülkeye huzur ve refah getireceğine inanmıyorum...
* * * * * 
Mehmet Ali Brand’ın “Son Darbe” belgeseliyle bir anda gündeme gelen 28 Şubat sürecinde yeni gözaltılar ve tutuklamalarla yeni bir dönem başladı.
Şüphesiz askeri darbeler ülkeyi geriye götürür. Olumsuz sonuçlar doğurur.
Fakat o zamanki konjonktür için kesinlikle bir komisyon kurulmalıdır.
Ülkenin o dönemki içinde bulunduğu dış dünyayla ilgili ilişkileri incelenmelidir. 
Faturayı askere, medyaya kesip bir kenara çekilmek son derece yanlış. 
Bu operasyonların ucunu Amerika, İsrail ve bir çok dış istihbaratlara kadar götürebiliyorsanız sonuca ulaşmışsınızdır.

KEREM DİVARCI