Geçtiğimiz günlerde uzun zamandır görmediğim bir gazeteci dostumla sohbet ediyordum. Medya sektörünün son yıllarda zor günler yaşadığını, vefasızlığını ve riyakarlığını konuşuyorduk. Kısa bir süre önce çok sevdiğim bir televizyoncu kardeşimin hasbel kader magazin muhabiri olan (sözüm ona) eşinin, bizim jenerasyon magazin gazetecilerini dinazor ve onların devri bitti diye nitelendirmesi geldi kulağıma ve çok üzüldüm. Bu hanım kardeşimiz eli kalem tutmayan, soru sormasından aciz bir magazin muhabiri… Kendi jenerasyonunda ki arkadaşları da onun bu beceriksizliğini biliyor. Bu arada muhabir olduğunu zanneden hanım kardeşimizi, arkadaşımızın eşi olduğu için her yerde kolluyorduk. Ben kendi adıma söylemek istiyorum; çoğu zaman iş konusunda referans oldum. Güzel kardeşim biz daha ölmedik, bizim jenerasyonun emekçilerinden öğreneceğin daha çok ders var. 50 fırın ekmekte yesen fark etmez. Önce sen sana az da olsa emeği geçenlere saygın olacak, ondan sonra da önemli işlere imza atacaksın. İşte seninle ‘Devirleri kapandı” dediğin gazetecilerin arasında ki fark bu… Bu işler sanatçılara mikrofon uzatmakla olmuyor değerli kardeşim içinde bu mesleğe karşı sevda ateşi olmalı…

Evet, gençlere yol açmamız gerekiyor ve bizler onu da yapıyoruz. Birikimimizi bu işe gönül veren, dürüst gazeteci kardeşlerimizle paylaşıyoruz. Ama onların istikbali belli, onlar gerçek gazeteci adayı… Ben öyle adamlar tanıyorum ki, magazin dünyasında işadamlarına peşkeş çekip elde ettikleri haksız kazançlarla yapım şirketi kuruyorlar.

Kısaca senin gibi fasulyeden muhabirler yüzünden değerli sanatçı dostlarımız magazin basınına “tu kaka” diyorlar. Bu işi yapamıyorsan televizyon karşısında kışa hazırlık olarak hatkı ve kazak öreceksin… Hiç olmazsa evde işe yararsın.