'Sanat muhalif değildir'
Gencebay, 'Sanatın siyasetle hiçbir alakası yoktur. Sanat, siyaset yapmaz. Kişiler yapar. Sanat muhalif değildir. Sanat, sevgiyi, saygıyı, estetiği, güzelliği, güzel olan ne varsa, yaşamın güzelliğini anlatır. Sanatın amacı budur' diyor.


Orhan Gencebay ile söyleşi yapmak üzere Etiler’deki müzik bürosuna gidince beni telli enstrümanlar karşılıyor! Hemen hemen bütün telli enstrümanları çalabilen Gencabay’ın,  müzik bürosunda ödüller ve fotoğraflardan daha çok telli enstürman yer alıyor çünkü Gencebay, daha çok burada yazıyor, besteliyor, üretiyor. Gencebay’ın parfümü büroyu sarınca hangi parfümü kullandığını soruyorum, “Jean Paul Gaultier” diyor. Gencebay, her zamanki gibi takım elbisesiye yine şık... Gencebay o kadar bakımlı ki bürodaki aynaya bakan tarafta oturunca söyleşi sırasında ara sıra aynadan kendisine bakmayı da ihmal etmiyor... Ağır bir duruşu olan Gencebay, beyfendi, sakin.. bir vesileyle “Berhudar” olurum deyince bir Gencebay klasiğini de görmüş oluyorum. 
 
Bu yıl müzik alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat ödülüne değer görülen Orhan Gencebay, “Astrofizik, dünya ve Türk tarihi, arkeoloji, antropoloji, iklim bilimi benim çok ilgilendiğim alanlar ve bunlardan besleniyorum, bestelerimde bu konuların izlerini de bulabilirsiniz” diyor sohbetimizde...  


"70’leri 80’leri yaşadık biz. Hepsi geçer."
 
- İçinde bulunduğumuz atmosferde kutuplaşma, nefret, hedef gösterme, ötekileştirme var. Kimileri mutlu, kimileri mutsuz... ‘Bir teselli ver Orhan Baba’ diyelim mi? 
 
Birbirimizi seversek her şey daha iyi olur. 70’leri 80’leri yaşadık biz. Hepsi geçer. Burası hepimizin vatanı. 
 
Halkımızın şu anda göstermiş olduğu bir irade var. Atamız der ki, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Halkımız ne derse o olur. Bunlar neden oluyor derseniz; Türkiye, dünyanın en değerli, en verimli stratejikbölgelerine sahip olan Avrasya’nın tam ortasında! Wilhelm’ın bir sözü vardır: “Avrasya'yı eline geçiren dünyayı ele geçirir.” Dolayısıyla bizim bulunduğumuz yerin çok önemli olmasından ötürü başımız biraz dertten kurtulmayacak anlamına geliyor. Ama biz birlik olursak, birbirimizi sever sayar ve dayanışırsak son derece başarılı oluruz. 
 
Yine atamızdan bir söz söyleyeceğim: “Maksat vatansa gerisi teferruattır”
 
- Mutlu musunuz?
 
Çok mutluyum. Ben daima pozitifimdir.
 
Mutluluğa en büyük engel insanın bencilliğidir. Önce insan kendini anlamalı, insan kendi bencilliğini yenmeli. Kendine hayrı dokunmayanın başkasına hayrı dokunmaz. Kendiyle barışık olmayan insanın bir başkasına barış vermesi mümkün değil ki... Önce bu barışıklığı sağlamak için varolanı anlamak lazım, varolan manevi değerleri de görmeliyiz, maddi - manevi onları anlamalı ve tanımalıyız ki nasıl hareket edeceğimizi belirleyebilelim. Biz bunları tanımadan, anlamadan önyargılı olarak yargısız infaz yapıyoruz işte bu bencilliktir. Her şey bencilliğimiz yüzünden bozuluyor. 
 
Bir bestemde “Mutluluk yürek ister, cesaretini mutluluk için göster” derim. Mutluluğu bulmak için önce kendini yenmen lazım. Bir bestemde de “Bu dünyada en büyük savaş insanın kendisiyle olan savaşıdır, bencilliğini yenen insan en büyük zaferi kazanmış demektir. Karar verdim, bugün ben, savaş açtım kendime, yeneceğim kendimi, geleceğim kendime” derim.

- Çoksesli müzik yapan bir sanatçı olarak  şu anda çoksesli bir toplum olduğumuzu söyleyebilir misiniz? Ve demokrasimiz çok sesliliğe hizmet ediyor mu?
 
Şu anda mozaik bir toplum değiliz. Bizde din, dil, ırk, cins farklılıkları vardı ama ayrılığı yoktu. Baktığımızda acaba, yönetimlerimiz buna ne derece riayet etti? Biz bu farklılıklara ne kadar hizmet verebildik? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma kavramını ne kadar hissettik, hissettirdik? Türk milleti olarak biz bu kavramın içerisinde varlığımızı sürdürürken acaba ne kadar mutlu olabildik? Bunların eksikliğini görüyoruz. Din, dil, ırk ayrılığı olmaması için gereken hizmetler tam yapılamamıştır. Farklı vatandaşlarımız özelliklerini, özlüklerini yaşayamamışlar, yaşaması lazımdı, zaten yaşamadığımız için bütün bunlar oluyor.
 
Ben siyasetçi olarak bakmıyorum, bir de bu şekilde benden de bir cevap beklemeyin fakat şunu söyleyeyim siyaset son derece önemli bir kurumdur. Siyaset yapmak kutsal bir görev yapmak demektir.
 
- Ama içinde bulunduğumuz bu süreçte sanat ve sanatçının politik olmaması mümkün mü?
 
Ben vatandaş olarak ilgileniyorum. Sanatın da ayrıca siyasetle hiçbir alakası yoktur. Sanat, siyaset yapmaz. Kişiler yapar. Sanat, sevgiyi, saygıyı, estetiği, güzelliği, güzel olan ne varsa, yaşamın güzelliğini anlatır. Gerçi her siyasi görüşün temelinde bunlar vardır, ama bunu ne kadar yaşarız, yaşamayız o ayrı konu. 

 
- Sanat muhalif değil midir?
 
Sanat katiyen mualif değildir. Sanat; sevgi, saygı, hoşgörü, empati, sempati, mutluluk, güzellikleri anlatır. Sanatın amacı budur. 
 
Söyleşi sırasında karşımızdaki televizyonda yeni çözüm sürecinin stratejileri açıklanıyor:
 
- Sizde bir dönem akil insanlar heyetindeydiniz. Şimdiki ‘akil insanlar’ ise aşiret liderleri ve dini önderler oluyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz?
 
Bu tamamıyla ülkeyi yönetenlerin kendi düşüncelerine göre aldıkları kararlardır. Vardır bir bildikleri elbet.
 
Bir gün rahmetli Turgut Özal'la Cumhurbaşkanı olduğu dönemde sohbet ederken o dönem aldığı bir karara karşılık “Acaba bu kararı neden verdiniz? Söylemeniz mümkün mü?” diye sordum. Özal, bir kahkaha attı ve “Benim bu kararı niye verdiğimi ancak bir Reis-i Cumhur anlar” dedi. Bakın bu son derece önemli. Demek ki o makamda bilgiler de farklı, herşey farklı, o kararı o makamın yapısına göre veriyor. Biz, o makamda olmadığımız için, Reis-i Cumhur olmadığımız için Erdoğan’ı anlayamayız. Bütün bilgiler onlarda. Biz, televizyonda duyuyoruz ve ona göre ahkam kesiyoruz. Yanlış yapıyoruz.  
 
- Kararları sorgulamayalım mı?
 
Halk olarak tabii ki takip edeceğiz, merakımızı da soracağız, öğrenmeye çalışacağız. Ama her şeyi sorgulayamayız çünkü işin iç yüzünü bilmiyoruz yeterince. 
Öte yandan, kim olursa olsun başarılı olan insanın arkasında durmamız lazım. Ülkemizde çok iyi şeylerde oluyor. Örneğin G20 zirvesine ev sahipliği yapıyoruz, dünyanın en büyük havalanını yapıyoruz, bunlar son derece gurur verici. 
 
- Siz Arabesk müzik tanımını kabul etmiyorsunuz, Arabesk demek müziğinizi küçültmek anlamına mı geliyor? 
 
Ben müzik adamıyım, arabesk kavramı bir takım kişiler tarafından kötü bir anlamda kullanılmak üzere bana yakıştırıldı. Bu olağanüstü çirkin bir şey, kıskançlığın ifadesi. Benim yaptığım şey bilimseldir, müzik bilimiyle ilgili yenilikler getirdim. Teknik olarak Türk Müziği’nde olmayan yenilikler getirdim. Ayrıca ilavelerim de var. Gencebay tarzı da derler. 
 
‘Geleneksel Türk Müziği'nin devamıyım’
 
- Peki nedir sizin müziğinizin tanımı?
 
Ben serbest çalışmalar diyorum, yeni bir solukla Geleneksel Türk Müziği’nin devamıyım. Yeni beste formları ürettim. Orkestrasyona giriş, orkestrasyon kullanımı, virtüözlüğe teşvik, iş bölümü, partisyon düzeni, söz ve bestelerde yeni formlar oluşturdum. 
 
- Rock bir anlamda özgürlük demekse Orhan Gencebay müziği ne demek?
 
Müziğimin Rock kavramıyla özdeşen yönü var. 
 
Bir insanın duyabileceği, yaşayabileceği, her türlü duyguyu, düşünceyi, anlatmaya çalışıyorum. Ben besteciyim aynı zamanda, tercümanım ben. İnsanı anlatan bir tercüman. Benim görevim bu. Müziğimde, düşünceye ve duyguya gem vuran, bunları kurumsallaştırmaya çalışan fikirleri tabulaştırmaya çalışan yaklaşımlara da karşıyım.  
 
- Son zamanlarda üretiyor musunuz?
 
Şu anda notalarını yazdığım 70 tane hazır bestem var, onları stüdyoya girerek yavaş yavaş gerçekleştireceğim. 
 
  - “Orhan Baba” tanımı hoşunuza gidiyor mu? Bu tanım size mecburi bir ağırlık katıyor mu? Yapmak istediklerinizi sınırlıyor mu? 
 
Orhan Baba denilmesinden son derece memnunum. Bu ünvanı sevenlerim verdi. Özellikle böyle bir figür olmak için çaba göstermedim. Teşekkür ediyorum böyle düşünenlere. Bu bir saygıdır.  
 
- Aşkta demokrasi var mı?
 
Bencillikten arınabilen aşkı yaşayabilsek harika olur! İşte o zaman demokrat oluruz. 
Aşkta demokrasi vardır, ama uygulayamıyoruz. Sevdiğiniz kişiyi hapsetmek istersiniz. Aşkta bencillik oluyor. Bir bestemde ifade ettiğim gibi aşk şöyledir: “Aşkın hesabı olmaz, aşktır bu, gözü doymaz, her şeyi satın alır, satın alınmaz” Seven kişi ise cömerttir, sevdiğini mutlu etmek ister, bundan daha muhteşem birşey var mı? 
 
- Sanırım hepimizin sevmeye ihtiyacı var...
 
Birbirinizi mutlaka severek yaşayın, daima pozitif düşünün ve önce kendinizle barışık olun ancak o zaman başkasına barış elini uzatabilirsiniz. Bunları mutlaka yazın. Bunlar temel prensiplerdir; adalet güzelliktir. Güzel gördüğünüz her yerde adalet vardır. 
 
- “Adalet mi kaldı bu ülkede” diyenler çok biliyorsunuz ki...
 
Adaleti Çağlayan’da aramayalım. Adalet, öncelikle sizin bakşınızda, gönlünüzde, aklınızdadır. Eğer bunları iyi kullanırsanız gönlü, aklı, vicdanı, bilgiyle bütünleştirirseniz adaletli şeyler yaparsınız. O yüzden güzelliği anlatan sanatla iç içe olmalıyız. 
 
‘Bu ödülün yeri büyük’
 
- Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat ödülüne değer görüldünüz müzik alanında. Bu ödül hakkındaki düşünceleriniz nedir?
 
Ödül, sanatçıyı motive eder, sanatçıya güç verir. Benim, yüzlerce ödül, ünvanım var, ama bu ödülün yeri büyüktür çünkü Cumhurbaşkanlığı’nın ödülüdür. Bizim ülkemizin en önemli mevkiisidir Cumhurbaşkanlığı. Bizim ciddi ve büyük bir ülkemiz var. Bu ülkenin en önemli makamı veriyor bu ödülü.
 'Cesaretini mutluluk için göster'
 
 * Mutluluğa en büyük engel insanın bencilliğidir
 
* Mutluluk yürek ister, cesaretini mutluluk için göster
 
* Bu dünyada en büyük savaş insanın kendisiyle olan savaşıdır, bencilliğini yenen insan en büyük zaferi kazanmış demektir. Karar verdim, bugün ben, savaş açtım kendime, yeneceğim kendimi, geleceğim kendime
 
* Adalet, öncelikle sizin bakşınızda, gönlünüzde, aklınızdadır. 
 
Kaynak: Cumhuriyet, Ceren Çıplak
Editör: TE Bilisim