Bu makaleme başlamadan önce hayata gülümsüyorum, geleceğimi alamadın ve benim de sana geleceğimi emanet verme gibi bir niyetim yok. Yolun diğer yakasından yürüyorum, sense hep diğer yakasındaydın, ne kadar benim tarafıma geçsen de!

Bak gidiyorum işte, bak bitiyoruz. 'Sen beni bırakıp gidemezsin' demiştin, beni onca yıpratırken bu aşkın son nefesini vereceğini hiç tahmin etmedin. Ben incinmezdim, kırılmazdım, yorulmazdım, senin gözünde. Bu büzden bana yüklenmeliydi aşkın tüm suçu ve faili ben olmalıydım. İşte şimdi oldum; ama karşı kaldırımda hür, özgür ve aşık bir çocuk olarak, ne bir başkasına, nede ona buna sadece kemanın o buruk sesini duyabileceğim yere, isterse dünyanın sonu bile olsa, yürüyerek varabileceğim artık.
Bazen bomboş bakmak gerekiyormuş
 Hayatın yalanlarına.
 Anlamaya çalışmak saçmalık.
 Anlamadan yaşamak gerekiyormuş.
En çok bu akşam huzur bulacak yüreğim, zamanın karanlık değil, açması gibi uzayın derinliklerinde seni içine yutacak ya, sen ömür boyu yok olacaksın ya, bu benim en büyük mutluluğum! Bana 'deli' diyenler varmış. Aşkı ilahi sananlara deli diyorlarsa, varsın desinler umurunda değil. Yazılarım farklıymış, tabi farklı olacak, kendine güvenen bir adamım da ondan. Keşke kelimelere gülmenin nasıl bir olgu olduğunu yazdırabilseydim ama sen beni ancak hatıralarında gülerken hatırlayabileceksin. "Aşk fedakârlık yaptıkça büyür" derler.
 
Fedakârlık yapan aşkına mı bağlanır yoksa harcadığı emekler mi onun elini kolunu bağlar? Orasına artık senin karar vermen gerekecek. Hepinizin hayatında şu anda çok sevdiği, ya da hiç unutamadığı ve yahut sevip te söyleyemediği aşkları olmuştur. Olmadıysa da en yakın zamanda olacaktır, bundan emin olun. Ne biliyor musun? Sana ey küçüğüm söylemem gereken gerçekler; aşkın sınırları çerçevesinde olduğu sürece karşılıklı fedakârlıklar aşkı daha da vazgeçilmez kılar. Diğer türlü tek taraflı oldu mu da karşındakinin sana ve aşka saygısı olmadığı için hep isteyen taraftır, sen de hep taviz veren olursun ve saygınlığın olmaz, bir de bakmışsın kalbinin atışını sen bile duyamaz olup çıkarsın.
Oo galiba sıkıldım bütün bu yazdıklarımdan, senden sıkıldığım gibi herkez yedekte bir ikinci plan, bir yerlerde saklar değil mi? Ama biliyor musun benim sadece gören gözlerim, gülümseyen dudaklarım ve elimi uzattığımda yakalamak isteyecek bir büyülü tılsımım var ve uzay taşlarından savurdum mu havaya parlıyorlar, senin yakalaman imkânsız ama.
 
Şimdi gelelim gerçeklere, bu da başka bir yönden bakmak sana küçüğüm; ben hatalı değilim, ben asla hata yapmam gibi kesin cümlelere yer yok hayatta. Neyin ne olacağı hiç belli olmaz. İlla ki vardır herkesin hatası ama bazen görünmez işte. Görmek istemeyiz, istesek bile göremeyebiliriz. Diğerlerini eleştirmek her zaman kolay gelir, bir kaçış yoludur. Öz eleştiri yapıp karakterinizi gözden geçirdiğinizde bir takım eksiklikler veya yanlışlar fark edeceksiniz. Bunları törpüleyip düzelttikten sonra sırasıyla sunacak hayat hepinize güzelliklerini, yaşayalım görelim. Ben denedim, test ettim, onayladım.
Bak ey aşk sana ne teklifim var?
Yarın veda edebilme ihtimalini unutmayacaksın, gözlerimin içine bakarken.
Zamanın gücünü hissedebileceksin, bir damla gözyaşını kalbine gömerken.
Suların durulacağını ümit ettikçe, yeri geldiğinde gürleyeceği aklından çıkmayacak.
En mutsuz anında bile hatırlayacaksın ki beni, 'ben ne hata yaptım' diyebileceksin.
Altını çizmek isterim ki yazdıklarımın altında çizilecek bir nüans bulursan eğer,
Hayata hangi yüzünü gösterdiysen, o yüzün gün gelecek sana gerçekleri gösterecek.
Yıllar sonra da öyle hatırlanacaksın, beni hatıralarında kaybetmiş olduğun değerlerle.
Gel sen çamur olma, sıçramasın çamurun diğer insanların yüzüne be küçüğüm.
Kum ol, es rüzgârla uç oradan oraya sahiller de dalgalar vurunca karaya,
Toprak ol, can ver tohumlara ve yeşersin yeniden kalbindeki benler ve sen.
Su ol ümit ver yarınlara, çünkü bu son sözüm sana SADECE ELİNİ UZATMAN YETER, NEDEN Mİ ? BAKARSIN TUTABİLİRİM YENİDEN !
Her zaman olduğu gibi sevgiyle kalın, saygıyla anılın.

Erez EĞİLMEZ