ARADA sinema filminin başarılı yönetmeni Mu Tunç ile 17. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali'nde ki gösterimin ardından samimi birsöyleşi gerçekleştirdik. Genç yönetmen hedefinin Uluslararası Festivaller olduğunu belirterek, ödül almak için yola koyulmadığını söyleyerek "Filmin kendisi ödül" dedi. 'Arada' 90'lı yılların İstanbul'unda geçiyor, filmin müzikleri Orkun Tunç'a ait. Orkun Tunç gerçektende filme çok şey katmış. Yönetmenin de dediği gibi 'Arada' zamansız bir film olmuş ve herkes kendinden birşeyler bulacak bu filmde.

Röportaj: OLCAY ÜNAL SERT

MÜZİK HİKAYENİN BİR PARÇASI

- Bir dönemi yansıtan güzel bir film olmuş. Orkun Tunç'un film müzikleri çok şey katmış.
- Mu Tunç: -Bu bir müzik filmi, bunu hissediyorum. Müzik hikâyenin bir parçası bu filmde. Müzik çok önemli birşey ama son 10 senedir ciddi film yönetmenleri tarafından bir müzik kullanmama modası var. Müziği kullanmak sanki filmi aşağı çeken bir unsurmuş gibi ele alınıyor. Türk filmlerinde son yıllarda müziklerin ön plana çıktığı popüler filmler yok.
- Çağan Irmak'ın yönettiği 'Unutursam Fısılda'da da gördüm bi, birde bu filmde. Şarkı ve müzikler çok ilgi çekici.
-Evet. Bu konuları konuşmamızı önemsiyorum çok. Orkun Tunç'un katkıları tabi çok büyük.
-Filmin fragmanını ilk izlediğimde, 70'ler mi, 80'ler mi yoksa 90'lar mı diye çok düşündüm. Her ne kadar 90'larda yaşadıklarınızı anlatıyorsa da üç dönemi de yansıtıyor gibi..
-Evet, doğru. İzleyen herkes kendisinden birşeyler bulacaktır.

ZAMANSIZ BİR FİLM OLDU

-70'lerde moda olan gözlükler var, Cem Karaca'nın da kullandıklarından. Gülden Karaböcek'in 1972'de seslendirdiği "Şaka Yaptım" var, darbe var ve de 90'lar ve Punk müzik. Üç dönem birden mi?
-Yok aslında, film 90'larda geçiyor. 90'larda Post-modern darbe olmuştu, girişim olarak o da yer alıyor. Filme genel olarak baktığınızda günümüzde de aynıymış gibi duruyor. Birde insanlar şu an da 90'larda ki gibi giyiniyor. O yılların giyim tarzı tekrardan moda oldu. Birde ben zamansız bir iş yapmaya çalıştım. 2050 yılında da izleseniz bu filmle ilgili olarak kendinizle bir bağ kurabilirsiniz. Kostümlerin arkasına sığınmayan bir film. 90'larda geçiyor tabi günümüzde geçmiyor.

PUNK KONSERLERİ ÇEKEREK BAŞLADIM

-Buna rağmen çok güzel, üç dönemi de yakalıyor gibi. Kamerayla tanışmanız nasıl oldu?
-13-14 yaşlarımda ağabeyimin Punk konserlerini çekerek başladım.
-Günün birinde mutlaka yönetmen olacğım diyor muydunuz?
-Uğraşmak istediğimi biliyordum tabi ama film çekmek istediğimi bilmiyordum. Ne yapmak istediğiniz tabi lise'den sonra oluşuyor, üniversite zamanlarında karar veriyorsunuz. Çok genç bir yaşta, 30 yaşımda ilk sinema filmimi çektiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Bu durum Türkiye'de de dünyanın her yerinde çok az oluyor. Tabi çok uzun zamandır istiyordum, varolma nedenim gibiydi benim.
BANA İNANDILAR
-Büşra Develi, Burak Deniz hepsi çok popüler oyuncular. İlk sinema filminize nasıl ikna ettiniz?
-Çünkü inandılar. Ben onlara bir dünya çizdim. Duyar duymaz inandılar. Büşra (Develi) ilk beş dakikada inandı. Burak ile biz görüştüğümüzde bir bakışma ile anlaştık. Daha sonrasında Deniz Celiloğlu, Selim Bayraktar, Ceren Moray, Seda Akman gibi birçok isim dahil oldu. İlk filmini çeken bir yönetmeni bırakın birçok film çekmiş olan yönetmenlerin dahi zar zor bir araya getirebileceği bir kadro var. Çünkü özel birşeyler olduğu vakit insanlar bunun parçası olmak istiyorlar. Ben burada formatlarla bir iş yapmaya çalışmadım. Bir hikâye var burada ve herşeyden öte formatları değiştirmeye çalıştım. İnsanların bunu hissedip anlayacağını düşünüyorum.

Gülden Karaböcek'in 1972 yılında seslendirdiği "Şaka Yaptım" adlı şarkı Orkun Tunç'un yeni düzenlemesi ile filmin en dikkat çekici sahnelerinden birinde yer alıyor.

TÜRKİYE'NİN İLK PUNK FİLMİ

-Filmde kimlerin şarkıları var?

-Gülden Karaböcek, Rashit var. Selami Şahin'in bir şarkısı var, filmin sonunda cover. Selami Şahin'in bestesini Sarah Nile Cameron okuyor. Disko sahnesinde Güden Karaböcek'in 1972 yılında seslendirdiği "Şaka Yaptım" adlı şarkı var, yeni düzenleme Orkun Tunç'a ait.
Baktığın zaman aslında birçok farklı müziğe el atmaya çalıştık. Türk Sanat Musikisi var, elektronik müzik var, pop, aranjman, undergrand müzik var. 5 dakika boyunca insanlar esasında bir Punk konseri izlediler. Türk Sinema tarihinde olmamış birşey bu.

Büşra Develi "Arada" adlı sinema filminde Ozan'a aşık Lara karakterini canlandırıyor.

ÖNEMLİ OLAN DOĞRU YERDE, DORĞU ZAMANDA SUNULMASI

-Gülden Karaböcek'i yeni nesil çoğunlukla Arabesk diye adlandırılan Fantezi şarkılarıyla bilir. Siz Arabesk öncesi, Pop-Aranjman döneminden bir şarkıya yer vermişsiniz, bu da çok enteresan esasında iki farklı dönemi birleştirmişsiniz...
-Bunu yapmaya çalıştım çünkü senelerdir o kültür bağını kuran insanlar olmadıkları zaman biz farkında olmadan belki de dışladık. Ben yurt dışında yaşadığım için birçok nedenlerden dolayı kendi ülkemden ve müziğinden zaman zaman uzak oldum. Ama bu yanlıştı.. Bunun birçok nedeni de var. Şu an bunu filmimle değiştirmek isteyen insanlardan biri olmak istiyorum. Doğru vakitte sunulduğu vakit şu an çok eskide kaldığı sanılan müzikler bile gençlerle bir bağ kurulmasına neden olabilir. Filmden sonra 4-5 tane farklı genç kız yanıma gelerek filmin müziklerini çok beğendiklerini söylediler. Bu mümkün. Bu sadece sunulması ile alâkalı. Ülkede ki en büyük sıkıntı hiçbir şeyi farklı bir formatla yeniden sunulması için bir efor sarfedilmemesi. Ondan sonra da 'kimse bizi anlamıyor' gibi bir kavram kargaşası çıkıyor. O yüzden de bunu değiştirelim istiyorum. Bizim çok güzel müziklerimiz ve kültürümüz var.

Gülden Karaböcek 70'li yıllarda.

ÜZERİNDEN 50 SENE GEÇMİŞ KAYITLAR ALTINDAN DAHA DEĞERLİ

-Bir döneme damga vuran isimlerin şarkıları yıllar geçse de revaçta.
-Tabi canım, şu an Cem Karaca, Barış Manço, Selda Bağcan ve Gülden Karaböcek'in plakları yeniden basılıyor. Bunlar çok önemli şeyler, üzerinden 50 sene geçmiş. Üzerinden 50 sene geçmiş bir kayıdı bile insanların satın alıyor olması altından daha değerli. Bundan daha yüce birşey olamaz.

AĞABEYİM İLHAM KAYNAĞIM

-Filmin müzikleri kime ait?
Filmin müziklerini Orkun Tunç yaptı. Kendisi ağabeyim oluyor. Ayrıca bu filmde ki ilhamlarımdan biridir kendisi, yaşantısı.

YAŞADIKLARINDAN ESİNLENDİ

-Gerçek hayattan esinlenilmiştir diyebilir miyiz?
-Evet, benim yaşadıklarım ve ağabeyimin yaşadıkları var. Ailemden ve çevremden gördüklerim var. Benim ağabeyim Türkiye'nin ilk Punk albümünü yapanlardan biri; Orkun (Tunç). O, onun büyüğü ağabeylerim ve arkadaşlarını görerek büyüdüm. Hepsinin zorluklarını gördüm. Ve evde bir kültür çatışması vardı. Müzikle ilgileniyorlardı ama evde o müziği anlatmaya çalıştıkları bir anne baba figürü vardı. Hepsinin ailelerinde de böyleydi. O yüzden ben onları izleyerek büyüdüm ve onların ne kadar büyük zorluklarla ideallerini gerçekleştirmek için çalıştıklarını gördüm. Bu beni etkiledi.

FİLM ARADA KALMIŞLIĞI ANLATIYOR

-Film arada kalmışlığı anlatıyor. İstanbul'dan kaçmak isteyen bir genç (Ozan) gitmekle gitmemek arası gibi. En sonunda Ozan (Burak Deniz) gitti mi gitmedi mi onu da tam anlayamadık.. Ne diyeceksiniz bu konuda?
-Aynen. Ben bunu kişilere bırakmak istedim. Film size istediğiniz gibi yanıt veriyor, gitmeye meyilliysenizde, gitmeye meyilli değilsenizde bir şekilde yanıt veriyor.

BÜYÜK ŞEHİRLERDE YAŞAM ÇOK ZOR

-Filmde İstanbul'a karşı ön yargılara da değinmişsiniz. Belki birçok kişi İstanbul'dan kaçmak istiyor ama çokta göç alan bir yer...
-O tabi farklı bir konu. Benim söyleemek istediğim; İstanbul'da doğmuş ve burada büyümüş kişilerin bir çoğunda İstanbul'a karşı çok büyük bir nefret olduğunu gözlemliyorum. Bu durum benim hoşuma gitmiyor. Ben İstanbul'da doğdum büyüdüm ve İstanbulluyum. İstanbul'u seven insan görmedim açıkçası ve bunu dile getiren insan görmüyorum. Ben açıkçası sevginin artık dile getirilen versiyonu ile ilgileniyorum. Kendi iç benliğinizde, gizli saklı bir yerlerde seviyor olabilirsiniz tabi ama ben sokak hayatında yüzü gülen, ne güzel bir şehirde yaşıyoruz diyen kişilere çok rastlamıyorum. Tabi ki her şehrin sorunları var, dünyanın her yerinde büyük şehirlerde yaşam çok zor artık. Hepsi aynı.. Ben Paris'te yaşadım, Londra'da da yaşadım, hepsi aynı emin olun. Hatta daha da zor. Ama ben bu kadar bulunduğu yerden nefret eden bir toplum görmedim. Bu kadar nefret etmek yerine acaba biraz sevmek için birşey yaptık mı? Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. İstanbul gerçekten çok güzel bir şehir. Şehirin içinden deniz geçiyor bir defa.

RUH OLMAZSA HİÇBİR ŞEY OLMAZ

-90'lı yıllarda Yonca Evcimik'in 'Abone' şarkısı çok popülerdi. O yıllarda bu tür şarkılar hızla yayılmaya başladığında; "lay lay lom şarkılar" gibi denilerek küçümsenmeye başlanmıştı. Bu günlerde o şarkıların ne kadar güzel olduğunu görüyoruz ve günümüzde yeni şarkılarla ilgili yine bir kalitesizlik hakim olduğu yönünde eleştiriler var. Katılıyor musunuz? Bu konuda neler söylemek istersiniz?
-Ben öyle düşünmüyorum. Birçok film belki günümüze referans mantıkla yapıldı. Bu filmde günümüzün teknolojisi ile yapıldı. Ruhla alâkalı. Siz insanlara farklı bir ruhla iyi birşey getirmek için yola çıkarsanız, ona ulaşırsınız diye düşünüyorum. Şu an en büyük sıkıntı ruhla ilgili. İnsan yaşadığı yeri sevmezse, bulunduğu konumdan mutlu olmazsa, yapacağı müzikte, yapacağı filmde, yazacağı kitapta istediği gibi olmaz. Sanattan vazgeçtim muhasebeci, avukat da olsa ruh yoksa eğer başarılı olamaz. Hiçbir şeyi doğru olmaz o insanın. Herşey bir bütün. Bu hayat bir bütün. O yüzden bu bütüne dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum.

EVET, MERTER DE PUNK VARDI !

-ilk gençliğiniz 90'lar da Merter'de geçmiş...
-Evet, ben Merter de büyüdüm. Ağabeyim de (Orkun Tunç) Punk konserlerini Merter de verirdi. Birçok kişi bilmiyor bunu. Hatta olmadığını sanıyor. Oysa Türkiye de altkültürlerin çoğu 1. sınıf ailelerin oturduğu semtlerde gelişti. Ataköy, Merter çok önemliydi. Yeni jenerasyon belki bilmez ama 90'lı yılların Ataşehirleri aslında buralar. İlk yüksek evler buralarda kuruldu, o yüzden buralar değerliydi. Genç jenerasyon bilmiyor belki, Merter de Punk mı vardı? Evet Merter de Punk vardı! Aynı bu yüzyılda Ataşehir'den Beylikdüzü'nden de Punk çıkacağı gibi. O yüzden bulunduğunuz yer değil eleştirmeniz gereken, kendiniz olmalısınız diye düşünüyorum. Bakış açısı çok önemli.

HEDEFİM ULUSLARARASI İŞLER YAPMAK

-Bir sonra ki projede neleri hayata geçirmek istiyorsunuz?
-Yine bu şekilde daha farklı, format dışı hikayeler anlatmaya çalışacağım. Ve hedefim Uluslararası işler yapmak, benim hedefim o. Zaten uluslararası birisiyim, yaptığım işlerde bu seviyede olacağı için bunun üzerine gidiyorum. Şu sıralar bir roman da yazıyorum. O da beni heyecanlandırıyor. Çalışmalarım böyle devam ediyor.
-İlk romanınız mı?
-Evet ilk romanım.
-Ne güzel, ilk sinema filmi, ilk roman ve aileden dolayı müziğe de ilgi var... İyi bir başlangıç bence.
-Çok teşekkür ederim.

FİLM ÇOK SERT BAŞLIYOR

-Filmde İstanbul'un güzel yerlerini göstermişsiniz genelde.
-Yo aksine gecekondularla başlıyorum. Bayağı sert başlıyor film. İstanbul'un güzel yerleri de var tabi ki, Boğaziçi muhteşem.

İSTANBUL'UN ÜCRA YERLERİNDE OTURANLAR DAHA ÇOK İSTANBUL'A SAHİPLENİYORLAR

-Rumelihisarı, Bebek, Ortaköy gibi semtlerde oturanlar genelde memnun olsa gerek. Birde Bağcılar da oturanlar var...
-İşin gerçeği şu İstanbul'un en güzel semtlerinde oturanlar en çok İstanbul'dan nefret edenler... İstanbul'un en kötü, ücrâ yerlerinde oturanlar daha çok İstanbul'a sahipleniyorlar. Bu filmde de bunu eleştiriyorum.
-İstanbul'dan kaçarsam hayatım kurtulur diye düşünenler mi?
-Öyle düşünenlerin birçoğu İstanbul da iyi yerlerde yaşayanlar emin olun. Benim etrafımda aileleri iyi konumlarda olanlardan birçok kişi şu anda İstanbul'dan nerfet ediyorlar genelde.
-Sizin yurt dışı maceranız nasıl başladı?
-Benim tamamen işimle alakalı.
-Sinema mı?
-Yalnızca sinema değil, ben ayrıca reklâmcıyım da. Yurt dışında markalar yarattım, marka uzmanlığım var. Onun için yurt dışına da çok gittim.
-Biraz araştırdım, internetle de ilgisiniz..
-Evet oldukça ilgiliyimdir.

                                                                                                                                                     Yönetmen Mu Tunç

İF BENİM İÇİN ÇOK DEĞERLİ!

-"Arada" yı İF Bağımsız Film Festivali'nde izledik İstanbul'da. Bundan sonra farklı festivallerde de izleyecek miyiz?
-Yurt dışından teklifler geliyor. Uluslararası Festivallere katılmaya devam edeceğiz. Türkiye de İF Film Festivali'ni çok önemsiyorum. İF benim için çok değerli, İstanbul'da gösterime girmesi de çok önemli. Çünkü onu sahiplenmekle ilgili bir film yapıyorum. Yönetmenler Türkiye de İstanbul da filmlerini genelde en son gösteriyorlar, ben tam tersi yönde gidiyorum şu anda ve ilk gösterimi İstanbul da gerçekleştirdik. Aksiyonumla da bunu gösteriyorum. İF'i bize farklı filmleri ulaştırdıkları için çok önemsiyorum. İF fresh kategoride yer aldığımız için çok mutluyum.

13 NİSAN'DA TÜRKİYE'DE GÖSTERİMDE

-"Arada" ne zaman gösterime girecek Türkiye de?
-13 Nisan da seyirciyle buluşacak. Film gösterime girdiği için diğer festivallerden etkilenmiyor. Yurt dışında da gösterilecek.

FİLMİN KENDİSİ ÖDÜL

-Ödül gelir mi?
-Bilmiyorum, onu hiçbir zaman bilemezsiniz. Ben ödül almak için bu filmi yapmadım. Filmin kendisi zaten ödül. Böyle bir filmin Türk Sinema tarihinde yapılabilmesi için efor sarfedilmesi bile bence önemli birşey.

GERÇEK VE SAMİMİ OLACAKLARINI HİSSETTİM

-Büşra Devli ve Burak Deniz'in oyunculuklarını beğendiniz mi?
-Tabi, oyunculuklarını beğendim.
-Birliktelik yaşadıkları için avantaj mı?
-Avantaj değil aslında, normalde yönetmenler iki sevgili insanı oynatmak istemezler, çünkü büyük risk. Ben tam tersi ikisinin olmasını istedim. Çünkü gerçek ve samimi olacaklarını hissettim.
-Burak Deniz'in sesi güzelmiş bu arada..
-Aynen, dimi.

Mu Tunç, İF Bağımsız Filmler Festivali'nde Olcay Ünal Sert'in sorularını yanıtladı. (Copyright - Magazinsortie)
Editör: TE Bilisim