43. sü gerçekleştirilen ve inşaat mühendislerinin yoğun şekilde katıldığı kurulda konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilen Başkan Genç, yerel yönetim-meslek odası ilişkilerinin yaşamın vazgeçilmez ilişki zinciri içinde ve bir mühendis sorumluluğuyla değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak konuşmasına başladı.
“Mühendis olarak bizler önce sorumluluklarımızı bilmek zorundayız. Bir mühendis, yaşamın her alanında olmak zorundadır” diyerek sözlerini sürdüren Genç, “Binaların değil, yaşamın projelendirilmesi konusunda; sadece yük analizlerinin değil, toplumsal analizlerin de yapıldığı bir sorumluluk içinde olmalıdır mühendis. Bu düşünceyi prensip edinmelidir. Bu anlamda bir inşaat mühendisinin yaşamın yönlendiricisi olduğunu, olması gerektiğini unutmamalıyız” dedi.
Konuşmasının devamında kentsel dönüşüm konusuna değinen Genç, sözlerine şu şekilde devam etti: “Afet yasasının, binaların yıkılması, dönüştürülmesi şeklinde çıkması ve toplum içinde huzursuzluk yaratıyor olması da bizler, yani inşaat mühendisleri tarafından anlatılmalı. Sadece depremde değil, şehrin planlanmasında da bu uyarıların, bu önerilerin yapılması lazım.
Sarıyer’de bir üçüncü köprü gerçeği var. Bu konuda çok ciddi raporlar hazırlandı. Bu konunun uzmanlarının, özellikle akademisyenlerin desteğiyle bilimsel çalışmalar yapıldı, projeler önerildi. Fakat bunların hiçbiri dikkate alınmadı. İnşaat mühendislerinin bu noktada görevlerini yapmadığı kanısındayım. Trafiğin içinden çıkılmaz hale geldiği günümüzde, mevcut iki köprünün İstanbul trafiğinin sadece %10’unu taşıdığını, %90’ının şehir merkezinde olduğunu unutmamalıyız. Bu %90’ın çözümüdür asıl olan. Üçüncü köprünün çözüme katkısı maksimum %5 olacaktır. Bu noktada bütün meslek odalarının konuya sahip çıkması ve gerçek çözümlerin üretiminde görev alması gerekmektedir.”
Genç: Her şey bizim elimizde
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, konuşmasının sonunda, yaşamdaki her şeyin insanın elinde biçimlendiğini konu edinen bir bilgelik öyküsünü dinleyicilere şöyle aktardı: “Bilirsiniz, bilgeler toplumların danışmanlarıdır. Yine böyle bir bilge varmış. Bir yurttaş çevresindekilere, ‘Bu bilgeye öyle bir soru soracağım ki, bu kişinin her soruyu cevaplayamayacağını ispatlayacağım’ demiş. Nasıl demişler. ‘Elimdeki kelebeğin canlı mı, ölü mü olduğunu soracağım. Bilemeyecek’ demiş. Neden demişler. ‘Canlı derse sıkıp öldüreceğim. Öldü derse elimi açıp bırakacağım kelebeği, uçacak” diye yanıtlamış onları. Bilgenin yanına gidip sormuş bu kişi ‘Ey bilge, elimdeki kelebek ölü mü, diri mi?’ Bilge de şöyle karşılık vermiş bu soruya: ‘O senin elinde!”
Genç, hikâyenin ardından, “Ben, kelebeklerin yaşatılması konusunda çaba vermemiz gerektiğini, bunun da bizim elimizde olduğunu hatırlatmak isterim diyerek konuşmasını tamamladı.
Editör: TE Bilisim
