Fatma Girik, bugün Quality Dergisi’nin düzenlediği geceye onur ödülü almak için gidecekti. Ancak gündemden ötürü geceye katılmayan sanatçı, gece için hazırladığı konuşmasını paylaştı:

 FATMA GİRİK: Yüreğim üzerine biber gazı sıkılanyerlerde...

Sevgili dostlarım,
Bugün burada, bana verilen bu ödül için bir teşekkür konuşması yapmak; elli yılı aşkın bir süredir içerisinde olmaktan gurur duyduğum sanat dünyamız üzerine bir kaç şey söylemek için bulunmak isterdim...
 
Ama üzerinde binlerce yıldır sanatsal faaliyetler yapılan; onlarca uygarlığa ev sahipliği yapmış bu topraklar; gözü dönmüş bir iktidar tarafından acımasızca, zalimce zehirlenmekte; insanlık dışı bir davranış sergilenmektedir. barbarlığın fırtınası estirilmektedir...
 
Belki bedenim bu salonda; ellerim bir mikrofon tutuyor ama vicdan sahibi herkes gibi aklım Gezi Parkında, Taksim’de, Dolmabahçe’de, İzmir’de, Antalya’da, her yerde ....Yüreğim, üzerlerine biber gazı sıkılan, yerlerde sürüklenen ama düştüğü yerden her defasında kalkmayı başarıp, iktidara baş kaldıran yüz binlerin yanında...
 
Bu duygularla bana verilmiş olan bu anlamlı ödülü "Gezi Parkı Direnişçileri"ne yani ÇAPULCULARA adıyorum... 



TÜRKAN ŞORAY: Yurt dışındaydım, ağladım ...
 
İmza günüm dolayısı ile Fransa’daydım. Ülkemde gelişen olayları yurtdışında öğrendim. Yabancı televizyon kanallarını izlerken çığ gibi büyüyen direnişten, dayanışmadan çok etkilendim, gözyaşlarımı tutamadım.

Her medeni ve demokratik ülkede olduğu gibi düşüncelerini özgürce dile getirmeleri için mücadelelerini anlayış ve duyarlılıkla sahiplenmeliyiz.


Siyasetin görevi halkı mutlu etmektir. Bizim insanımız her şeyin en iyisine layıktır. Fikir ayrılığında bile, ülkemin güzel insanına sunulması gereken biber gazı değil, sevgi dolu çiçek olmalıdır.


Ülkesini çok seven bir sanatçı olarak benim bugün Başbakandan ve siyasetçilerden beklentim, hiçbir ayrım yapılmaksızın toplumun her kesiminin kucaklanmasıdır.
İleride çocuklarımıza herkesin birbirini sevdiği, öteleştirmediği, kaynaştığı bir arada mutlu yaşadığı bir ülke bırakalım. 



FİLİZ AKIN: Gerginliği yok edici kararlar almalarını umuyoruz

Gezi Parkı’nda önceden planlanmayan farklı bir hassasiyet sergilendi.
Her kesimden, her yaştan, her meslekten, bazen de spor takımları gibi aykırı kanatlardan insanlar bir araya gelip bir şey söylemek istediler.
Yetkililerden halkan bir kesimi demeden; rahatsız olunan konularda anlayışla, sabırla ve uzlaştırıcı, rahatlatıcı, yükselen gerginliği yok edici kararlar almalarını umuyoruz.


Halkımızdan da bu süreyi itidalle yönetmelerini bekliyor, sükûnete barışçı tavırlara davet ediyoruz.

Aman dikkat, hepimiz ama hepimiz, kutuplaşmaya, inada değil; sükûnete, barışa ve birliğimizi bozmamaya bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.  


CÜNEYT ARKIN : Yeşil bir ağaç gülümser ...


Yeşil bir ağaç gülümser,
Onlar ellerini toprağa basarak doğrulduklarında…

Uzun süre herkes yazdı çizdi. Türk Halkı bu kadar uyuşuk muydu, bu kadar sessiz kalabilir miydi? Anadolu’da bir köylü çömeldiği yerden kalkarken, yerden, topraktan güç alarak kalkar. Bu yaşananlar da aynı böyle…

Burada yönetenlerin, inatlaşmaktan çok, bir sağduyu içerisinde, nedir bu hareket ki Taksim’de başlayıp, Dünya’ya kadar yayıldı diye düşünüp karar vermelerinde fayda var bence. Aksi halde bu şekilde tahrik etmeye devam ederlerse açıkçası olacaklardan korkuyorum.


İNCİ TÜRKAY: Hiçbirimiz, şiddeti, saldırıyı, hele ki kimyasal gazı hak etmiyoruz.
Bu, ülkemizin her kesiminden duyarlı, farkında, demokrat, özgür, doğayı seven, kadın, erkek, genç, çocuk, aydın, sanatçı, sağcı, solcu, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, memur, isçi yani tüm halkımızın barış, huzur ve özgürlük için yaptığı bir direniştir.

Bu güzel insanların hiçbiri, hiçbirimiz, şiddeti, saldırıyı, hele ki kimyasal gazı hak etmiyoruz. Lütfen artık anlayın, lütfen bu şiddete bir son verin. Bir an önce bu korkunç, izahi mümkün olmayan şiddetin, kavganın durmasını sağlamanızı ve hiçbir provokatör tarafından, bu barış yanlısı halk direnişine gölge düşürülmesine izin verilmemesini diliyorum. Kısacası geleceğe umutla bakan, Atatürk’ün çocuklarına, yeni nesillere, açıklaması zor olan bu şiddetin, daha aydınlık bir gelecek için  bir an evvel durdurulması şu an tek isteğim.


PERİHAN SAVAŞ: Demokrasi olduğunu zannetmiyorum

Ben burada başbakana seslenmek istiyorum. Başbakanın nu kadar sevgisiz, bu kadar duyarsız ve ayrımcı konuşması doğrusu bir başbakana yakışmayacak tarzdaydı. Özellikle %50’yi yok sayması, o zaman sadece %50’nin başbakan olduğunu gösterir.


Bir ağaç kesilmesi ile başlayan  ama yüz binlerce ağacın ayağa kalktığı bir ortam varsa eğer başbakanın bu mesajı alması gerekirdi. “Biz nerede hata yapıyoruz? Niçin bu insanları dinlemiyoruz? Derdiniz nedir?” demesi gerekirken, biz %50’yi zor tutuyoruz diyerek olayı mahalle kavgasına dönüştürmesi, ayrımcılık yaptığının bir göstergesidir. Konuşmalarında demokrasiden, herkes benim vatandaşım, ben herkesin başbakanıyım demesi ile yaptıkları arasındaki çelişkiler gözle görülür bir şekilde ortadır.


Demokrasi varsa ki olduğunu zannetmiyorum, biz bu demokrasi oluşana kadar direneceğiz.


ŞENAY GÜRLER:  Türkiye tarihinin en önemli sivil direnişine tanıklık ediyoruz

Şuanda hepimiz Türkiye tarihinin en önemli sivil direnişlerinden birine tanıklık ediyoruz. İnsanların Gezi Parkı’nda ağaçlarına sahip çıkmasıyla başlamış gibi görünse de büyük bir birikimin patlamasıyla ortaya çıkan bir sivil direniş. Emek Sineması’nın yıkılıp yerine AVM yapılması, Taksim düzenlemesi, tarihin hiçe sayılması, içki düzenlemesi, üçüncü köprü yapılmasıyla başlayacak bir diğer doğa katliamı. Ve sonunda ağaçlara, Gezi Parkı'na yapılan katliam girişimi.

Herhangi bir parti ya da ideolojik bir görüşe dayalı olmadan Gezi Parkı’nda başlayan direniş, polis tarafından amansızca yapılan saldırı sonucu bütün Türkiye'ye yayıldı. 

Başbakanımızın, üç beş çapulcu, marjinal kişiler ve bir siyasi partiye dayalı bir hareket olarak düşünmesi, sadece %50'nin başbakanı olduğunu defalarca dile getirmesi, biz istiyoruz olacak tavrı, insanların haber ve bilgi alma özgürlüklerinin kısıtlanması,  karşı gelen herkesin tehdit edilmesi, insanların böcek gibi biber gazıyla, üzerine su sıkılarak, öldüresiye  cop kullanılarak tekme tokat dövülmesi…

Başbakanım siz bu ülkenin başbakanısınız. Eğer demokrasiden söz ediyorsanız bu tek taraflı bir demokrasi olamaz. Zaten o zaman adı demokrasi olamaz.  Çözüm sürecindeki tavrınız  beni çok etkilemiştir ama  çapulcu, marjinal üç beş kişi diye küçümsediğiniz bu  yüz binlerce insanları önemsemeli,  onları dinlemeli, size soru sormaya cesaret eden gazetecilere cevap vermeli ve bunun sivil  bir direniş olduğunu kabul etmelisiniz. 

Polisi, bu insanların taş, sopa ya da saldırılarla bu hale getirdiğini söylüyorsunuz ya ben gözlerimle hiçbir şey yapmadan tartaklanan, öldüresiye dövülen insanları gördüm. Bunu hak edecek hiçbir şey ama hiçbir şey yapmamışlardı. 

Yani herkes için demokrasi diyorum. Bu insanlar önemsenmeli, bu süreç doğru değerlendirilmeli. Herkes ama herkes provokasyonlara gelmeden, bir diğer insana, hayvana , doğaya zarar vermeden ve hatta daha fazla değer vererek insanlaşmalı. Sağduyu, sağduyu, sağduyu...


SONER OLGUN : Ne iç savaş, ne de darbe

Ne iç savaş, ne de bir darbe… Ben yüzde 100'ün içinde yaşıyorum, Yüzde 100 de benim içimde yaşıyor, çok şükür!

İkisinden de uzak durmakta yarar var diye düşünüyorum.  Yapılması gereken müdahaleler zamanında yapılmalı… Müdahale için ölümlerin mi olması gerekiyor? Polis kesinlikle geri çekilmeli… Yer yerinden oynuyor, Türkiye yanıp sönüyor, klakson sesleri susmuyor… Başbakan görmüyor hadi, başkaları da mı görmüyor, herkes mi gözünü kapatıyor? 

Sigaranın zararlarından bahsedip, halkını gaza boğmak çok mu orantılı? Ve son olarak da herhangi bir haber kanalının başında olan şerefli yöneticiler herhalde istifa etmişlerdir diye düşünüyorum! 

HAZEL ÇAMLIDERE: Gezi Parkı'na kulak verilse yeterliydi

 

Bu eylem hiç olmadığı kadar safça başladı. Sadece Gezi Parkı’na kulak verilse yeterliydi. Yapılan taşkınlıklar amacını çok tan aştı. Birlik ve beraberliğimizi hiç bu kadar hissetmemiştim. Kayıplarımız için çok üzgünüm. Üzerimizde gencecik bedenlerin kanı var ve direndikçe tehditle hükmedilmeye çalışıyoruz. Büyüklük tehditle değil tedbirle olur.


Editör: TE Bilisim