Ersoy'un hayat hikayesi Huffington Post'da !

Huffington Post, "Bülent Ersoy: Türk ikonunun tuhaf ve anlatılmayan hikayesi, cinsiyet değiştiren diva ve istemeden yapılan devrim" başlığını attığı haberinde, "İnanılmaz bir kişi" olan Bülent Ersoy'un, "daha özgürlükçü" olduğu söylenen 1970'lerde bile oldukça zor bir dönem geçirdiğini yazdı.

70'lerdeki siyasi kutuplaşma, yaşanan politik cinayetler ve çatışmaların anımsatıldığı Jimmy Trash imzalı haberde, böyle kötü bir dönemde henüz androjen görünümlü heteroseksüel bir erkek olarak görünen Ersoy'un Türk müziğinin saygıdeğer bir ismi olmayı başardığı, bunun yanı sıra filmlerde de rol aldığı belirtildi. Ancak Trash, bir Türk arkadaşının söylediğine göre, Ersoy'un o dönemde bile "gay star" olarak algılandığını ama özel hayatını gizli tuttuğunu da yazdı.
70'lerin sonunda Türkiye'nin büyük kısmının hala sıkıyönetim altında olduğuna ve 80'de "muhafazakar ve faşist" nitelikli bir darbe yapıldığına da değinilen haberde, bu dönemde Ersoy'un bedeninde de değişimlerin görünmeye başladığı, sahnede kadın kostümleri giydiği, göğüs büyütme ameliyatı olduğu ve Uluslararası İzmir Fuarı'nda yeni göğüsleriyle sahne aldığı için 45 gün hapis cezası aldığı bilgilerine de yer verildi.
Huffington Post, Diva'nın değişim sürecini şu şekilde özetledi:

(Cinsiyet) değişimi daha sonra 1981'de (İngiltere'deki) Charring Cross Hastanesi'nde tamamlandı ve Türkiye'ye, Evren'in baskıcı yönetiminin ortasında döndü. Bir dizi acı verici fiziksel muayenenin ardından ve cinsiyet değişiminin arkasındaki motivasyonun kanun dışı bir cinsiyet olmak istememesi olduğunu vurgularken, yeni rejimin mahkemelerince sapkın olarak damgalandı. Askeri yönetim cinsiyet değiştirenlerin genelevlerini kapattı ve trans göstericilerin tüm (sahne) performanslarını yasakladı.

Bülent'in de, kadınların polis izniyle sahne almasını öngören yasa gereğince, yeni cinsiyeti tanınan sanatçının halk içinde performans sergilemesi yasaklandı. 1983'e kadar mahkemede savaşan Diva, dilekçesi son kez reddedilince başarısız bir intihar girişiminde bulundu. Aynı yıl Türkiye'yi terk etti.

Kariyerine Almanya'da devam eden sanatçı orada Türk filmlerinde oynamaya devam etti, bir müddet de Avustralya'da yaşadı. Ünü, sürgünde olduğu yıllarda arttı ve 1988'de sevgili Türkiye'sine güvenli bir biçimde dönebildi.
Başbakan Turgut Özal tarafından ülkeye davet edilen Bülent Ersoy, bir klasik Türk müziği albümü çıkardı. Cinsiyet değişikliği ameliyatı olanlar artık 'kadın' veya 'erkek' olarak belirlenmek için yeniden başvurabilecekti ama sadece Bülent'in halk karşısında sanatını icra etme izni vardı, diğerlerinin yoktu.
Diva'nın sahnelere seksi ve gerçek bir kadın olarak dönüşü bereketli oldu. Buna karşın, dinleyicilerin şiddet eylemleri de oluyordu ama hiçbiri 1989'daki vurulma olayı gibi değildi. Hacı Tepe isimli dinleyici, istek parçasını söylemeyi reddeden Bülent'e beş el ateş etti. Tepe'nin ailesi güçlükle hayatta kalan sanatçıdan özür diledi.

1990'larda Bülent Ersoy kariyerinde ilerledi. Kendi televizyon programını sunmaya başlayan sanatçı, halkın "ablası" olarak anılır oldu. Kendini 'Müslüman, milliyetçi ve yüksek sınıftan bir kadın' olarak tanımlıyordu.
2007'de, Bülent Ersoy'un jürisinde yer aldığı Popstar Alaturka'da, Ermeni gazeteci Hrant Dink'in suikaste kurban gitmesinin ardından program Ermenice bir şarkıyla açıldı. Sokaklarda Dink için yürüyüş yapılırken ve 'Hepimiz Ermeniyiz' diye slogan atılırken, Bülent ise daha sonra bir açıklama yaptı, Müslüman bir ailenin Müslüman kızı olduğunu, hiçbir zaman 'Ermeniyim' diyemeyeceğini söyledi.

Bu açıklamadan bir yıl sonra Bülent Ersoy, yine Popstar Alaturka'da "Oğlum olsa askere göndermezdim" diyerek, tam tersi bir pozisyon aldı ve yine manşetlere taşındı.( Huffington Post )








Editör: TE Bilisim