“Mesaj çok açık: Aklınızı ve sezgileriniz kullanarak doğru tercihler yapın.”

Ezo Evrim Harsa, Aşkın Güngör, Erbuğ Kaya, Fatih Yürür, Aşkın Zengin Akkuş, Banu Akeloğlu, Fatih Danacı, Ömer Ünal, Serhat Filiz, Sadık Yemni ve Dağhan Külegeç’in yazar kadrosunda bulunduğu antolojide İstanbul’un sonunu getiren 12 farklı hikaye yer alıyor.

Aşkın Güngör: Kitabımız maddi hırslarımızın sonuçlarını gözler önüne seriyor.

Hikayelerinin üretim sürecindeki esin kaynağı ve Salgın İstanbul Antolojisi’nin okuyucuya vermek istediği mesajlar konusunda açıklamalarda bulunan yazarlar birçok farklı noktaya dikkat çekti. Kitapta ‘Zaman Bozan’ hikayesiyle yer alan Aşkın Güngör Salgın İstanbul için “Sadece benimkinde değil kitaptaki hemen her hikâyede işaret edilen şey aşağı yukarı aynı: Bir grubun, bir kesimin, bir şirketin veya toplu halde insanlığın şahsi çıkar uğruna evrensel doğruları göz ardı etmesi, bencillik veya açgözlülük sonucu geri dönülmez bir felakete yol açmaları. Kitabımız maddi hırslarımızı alabildiğince göstererek doğrunun işleyişindeki eksikliklerimize dikkat çekiyor diye düşünüyorum” şeklinde açıklamada bulundu.

Fatih Yürür: Benim esin kaynağım; Metaverse dünyasına giden radikal adımların atıldığı bu süreçte, pandemi koşullarının, insanları yarının gerçekliğine hazırlama sürecini hızlandırması oldu.

Günümüzden başlayıp geleceğe uzanan öngörülerin hikayeleştiği Salgın İstanbul’da Olmam Gereken Yerdeyim isimli hikayesiyle yer alan Fatih Yürür “Benim esin kaynağım, Metaverse dünyasına giden radikal adımların atıldığı bu süreçte, pandemi koşullarının, insanları yarının gerçekliğine hazırlama sürecini hızlandırması oldu. Mesela benim gibi bir insan böyle bir dönüşüm sürecinde belki de ana karakterin bulunduğu konumda olabilir ve bütün hayat dinamiklerini kısıtlı konfor alanında sonsuza kadar sürdürebilirdi kim bilir” dedi.



 

Serhat Filiz: Umut iyi bir şey mi, kötü bir şey mi?

Antolojide ‘Keskin Nişancı’ ve ‘Beni Sakın Unutma’ kızım isimli iki hikayeye imza atan Serhat Filiz “Bu kitaptaki iki öykümde ‘umut’ denen şey üzerine sorgulamalarda bulundum. Umut iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Net, belli bir mesajım yok. Herkes umudunu kendine göre şekillendirip yoğurursa hayal kırıklığı, mutsuzluğu veya mutluluğu ona göre olur” vermek istediği mesajı diyerek okuyucuya bırakıyor.

Yazarların tüm yanıtlarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Soru 1: Sizin kendi hikâyeniz için esin kaynağınız ne oldu?

Soru 2: Bu çalışmayla insanların dikkatini olası kıyamet senaryolarına çekiyorsunuz. Salgın İstanbul Antolojisi’nin okuyucuya vermek istediği mesaj nedir?

Aşkın Güngör

1-İnsanın yıpratma, yok etme ve hatalarından ders almama özelliğinin sınırsızlığını gösterebilmek istedim. Bunun için de sadece bir gerçekliği değil, paralel evrenler de dâhil birden fazla gerçekliği yok eden bir salgını anlattım. Hikâyemde salgının başlangıcı insan kaynaklı değil ama durumu çıkarları doğrultusunda manipüle ederek felakete çeviren yine insan.

2-Sadece benimkinde değil kitaptaki hemen her hikâyede işaret edilen şey aşağı yukarı aynı: Bir grubun, bir kesimin, bir şirketin veya toplu halde insanlığın şahsi çıkar uğruna evrensel doğruları göz ardı etmesi, bencillik veya açgözlülük sonucu geri dönülmez bir felakete yol açmaları. Kitabımız maddi hırslarımızı alabildiğince göstererek doğrunun işleyişindeki eksikliklerimize dikkat çekiyor diye düşünüyorum.

Banu Akeloğlu

1- Biz gerçek yaşamın bu dünyadan ibaret olduğunu sanıyoruz ama belki de bedenlerimiz, bu evrenin asıl sahipleri için birer besinden ibaret olan yaşamsal bir döngünün parçası. Ölmek bu döngünün başlangıç noktası ve diğer varlıkların yaşayıp çoğalması için mitolojik efsanelere dayandırılan ama aslında tamamen gerçek olan gerekli bir son.

2- Bu antolojide benim vermek istediğim mesaj ‘şüphe’. Her şeyden, herkesten, gezegenlerden ve bütün dayatmalardan şüphe duymak ve gizlenen gerçekleri ruhumuza tuttuğumuz aynalarla görebilmemizi sağlamak.

 

Aşkın Zengin Akkuş

virüsünün sebep olduğu rahatsızlığın fiziksel belirtilerine odaklanan uzmanların, bu hastalığın toplum ve bireyler üzerinde yarattığı psikolojik etkilerini göz ardı ettiklerini düşünüyorum. Bu görüşün yarattığı atmosferle insanlara psikolojik hasar veren bir sendromu korkunç bir salgına dönüştürerek okurun dikkatini çekmeye çalıştım.

2- Bu kitaptaki yazarların öyküleri aracılığıyla okuyucuya ve insanlığa verdikleri mesajlar çok net: “İş işten geçmeden güzel bir gelecek için mücadele edin!” ve “Kendi cehenneminizi kendiniz yaratmayın!”

Erbuğ Kaya

1- Ben olası distopik bir gelecek kurgusunda insan aklının içine düşebileceği karanlığa bakmayı seçtim. İstanbul’un distopik geleceğinin genel resmindeki bir detaya; medeniyetin korkunç değişimi sonrasında iki insanın aklının doğurabileceği sonuçlara odaklandım.

2- Medeniyet ne duruma düşerse düşsün, insan ırkı var olduğu sürece kurulacak yeni düzenlerin ne kadar yaşanabilir ya da berbat yerler olduğu yine insanların elindedir. Bu sürecin ilk adımı, aklımızla vicdanımızı harmanlayıp tüm canlılar için daha güzel ve yaşanabilir bir yer için mücadele etmekten geçiyor ve bu mesajın şimdi, şu anda, öyle berbat bir geleceğe düşmeden önce de çok önemli olduğuna inanıyorum.

Dağhan Külegeç

1-Yazarken fark ettim ki benim esin kaynağım, yaşadığım Survivor deneyiminden yola çıkan bir toplum-birey hikâyesi.

2- Benim bir mesaj kaygım olmadı yalnızca gördüğümü yazdım.

Fatih Yürür

1-Benim esin kaynağım, Metaverse dünyasına giden radikal adımların atıldığı bu süreçte, pandemi koşullarının, insanları yarının gerçekliğine hazırlama sürecini hızlandırması oldu. Mesela benim gibi bir insan böyle bir dönüşüm sürecinde belki de ana karakterin bulunduğu konumda olabilir ve bütün hayat dinamiklerini kısıtlı konfor alanında sonsuza kadar sürdürebilirdi kim bilir?

2- Ben “mesaj verme” kaygısının gerçekliğine pek inanmıyorum. Kendi adıma, bu öyküdeki kaygılar, okuyucudan önce, kendime yaptığım hatırlatmalardır diyebilirim. “Olmam Gereken Yerdeyim” kısa vadeli bir bellek yolculuğu. O sebeple bu öykünün sağlam öngörülerde bulunduğunu söylemek pek de gerçekçi olmayacaktır. Öngörüden ziyade hatırlamanın, hatırladığımızda zihnimizde şekillenen bütün o görselin tarafsız bir biçimde gözlenebilmesinin değerine inanıyorum.



 

Ezo Evrim Harsa

1- Günden güne güçlenen grupların âdeta bir virüs gibi insanların zihnine yerleşip onları tek bir beyinden yönetilen kuklalara dönüştürmesi ve bunun bende yarattığı huzursuzluk bu hikâyenin esin kaynağı oldu.

2- İstanbul gibi kadim ve beşerî olarak renkli bir şehirde, salgın onu hayal eden insan sayısı kadar farklı şekilde tezahür edebilir. Benim fikrimce bu antolojinin mesajı çeşitlilik ve hayal gücünün sınırsızlığıdır.

Serhat Filiz

1- Esinlendiğim bir kaynak yok. Çok zorlarsak; sürekli işleyen ve kötü senaryolar üretip iyisiyle karşılaşınca sevinmeye meraklı, kötüyle karşılaşınca da hayal kırıklığı yaşamayan zihnimden esinlendim diyebiliriz.

2- Bu kitaptaki iki öykümde ‘umut’ denen şey üzerine sorgulamalarda bulundum. Umut iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? Net, belli bir mesajım yok. Herkes umudunu kendine göre şekillendirip yoğurursa hayal kırıklığı, mutsuzluğu veya mutluluğu ona göre olur.

Sadık Yemni

1- Kadim öğretiler, bilgiler insanın büyük felaketleri döngüsel olarak başına musallat ettiğini anlatıyor. Yanına biraz da hayal gücü ekleyince bu hikâye arz-ı endâm eyledi.

2- Mesaj çok açık: Aklınızı ve sezgileriniz kullanarak doğru tercihler yapın. Değişim her zaman mümkündür.

Ömer Ünal

1- Örümceğin Gölgesi öykümde esin kaynağım, Covid 19 salgınının insanların daha çok yüreklerine ve ruhlarına sinmiş hüznü ve çaresizlik duygusu oldu. Evlerinde hapis, birçok olanaktan yoksun yaşamayı tercih etmek zorunda kalmaları, bana bir örümceğin gölgesinde yaşayan minik insanları anımsattı. Üstelik çocukluğuma dair unutamadığım bir anım var. 8-9 yaşlarındayken spor ayakkabımın içinden çıkardığım büyük bir örümcekle göz göze gelmiş ve o anın şokuyla onunla bir süre bakışmak zorunda kalmıştık. O bakışı ve o an hissettiğim çaresizliği son dönemlerdeki yaşamlarımıza benzetiyorum.

2- Kıyamet ya da o ana doğru giden yolların hepsi insanın kendi yaratılarından başka bir şey değil. Bu nedenle okura şu mesajı vermek istiyoruz: Aldığın ve verdiği her nefeste, attığın her adımda kendi cehennemini kuruyor; insanlığın cehennemini yaratıyorsun. Bu nedenle biraz yavaşla ve etrafına sakince bak. Kesilen ağaçların, yok edilen yaşamların sessiz çığlıklarına kulak ver. Belki o zaman ellerin ve yüreğin insanlığın cennetine biraz su taşıyabilir.

Tanıtım filmi ve mesajlar
SALGIN İSTANBUL

SALGIN İSTANBUL

Ezo Evrim Harsa, Aşkın Güngör, Erbuğ Kaya, Fatih Yürür, Aşkın Zengin Akkuş, Banu Akeloğlu, Fatih Danacı, Ömer Ünal, Serhat Filiz, Sadık Yemni, Dağhan Külegeç
© Dark İstanbul Yayınları
Genel Yayın Yönetmeni: Aşkın Zengin Akkuş
Proje Tasarım: Sami Dündar
Editör: Aşkın Güngör
Kapak Tasarımı / İç Kapaklar: Serhat Filiz Mizanpaj: Dark İstanbul Grafik
Salgın Video Klip Yönetmeni: Sami Dündar Yazar Video Klipleri Yönetmeni: Fatih Yürür Dijital Mecra Yönetmeni: Ahmet Durakçı Visual FX ve Animasyonlar: MOJOFX
Post Prodüksiyon: VOGFX

Editör: TE Bilisim