Şarkıcının merakla beklenen yeni albümü ‘Born to Die’ vitrinlerdeki yerini aldı. Dünyada olduğu kadar Türkiye’de de müzik dünyası, bu genç kadını ve onun insanı yakıp kavuran aşkları anlatan albümünü konuşuyor 
 
2012’ye gireli henüz iki üç olmasına karşın Lana del Rey, hakkında en çok konuşulan genç şarkıcı olup çıkıverdi bir anda.  ‘Q’ dergisi şubat ayısının kapağında “Herkes onun için çıldırıyor. Ama bu kızda iyi olan şey ne?” sorusunu sordu. Yanıt henüz belirsiz ama bekleyip göreceğiz. 

‘Born to Die’, bir başyapıt değil kuşkusuz ama kesinlikle dinlemeye değer. Şarkıcı, gerçekten de ‘60’lı yıllardan fırlamış gibi duruyor. Kendisinde David Lynch filmlerindeki kadın karakterlerin arızalı havası da var hafiften. Bunu albümün kapağından bile anlayabiliyorsunuz; boğazına kadar iliklenmiş ince beyaz gömleğin içinden  görünen kırmızı sütyen, ‘60’ların steril  havasını yerle bir edip 2000’lere köprü  oluyor adeta.
 
Velvet Underground’un gizemli ve buğulu sesli vokalisti Nico ile Andy Warhol’un ‘Fabrika Kızı’ Edie Sedgwick arasında gezinen bir hali de var. Ancak Lana del Rey’in tarzı, eskilerden en çok Nancy Sinatra’yı hatırlatıyor. Zaten o da kendisini, “Gangster Nancy Sinatra” olarak tanımlıyor ve orkestral düzenlemelerin bolca kullanıldığı nostaljik pop-rock şarkılarına imza atıyor. 

‘Vogue’ dergisinin İngiliz baskısına kapak olan del Rey, geçmişte çok içki  içtiğini, bu nedenle de başının sayısız  kez derde girdiğini söylüyor ve yaklaşık yedi yıldır ağzına alkol koymadığını   vurguluyor. Son albümünün çocukluğundan kalma vahşi yanını ortaya koyduğunu belirten Rey, “Artık daha sakin bir   hayatım var,” diyor.
20 milyon ‘tık’Ne olduysa, geçen yıl oldu. ‘Video Games’ parçası için çekilen klip haziran ayında Youtube’a konunca, 20 milyon  kez tıklandı. Şarkının ekim ayında   yayınlanan single’ıysa Fransa, İngiltere,  İrlanda ve Almanya pop listelerinde   üst sıralara tırmandı. 
Şarkıcı, bir söyleşisinde umursamaz bir sevgiliye karşı -her şeye rağmen- duyulan aşkı anlattığı şarkının bu kadar başarılı olmasını beklemediğini şöyle anlatmıştı: “Şarkıyı çok sevdiğim için yükledim, yoksa bir hit olacağını kesinlikle düşünmüyordum. Aslında albüm için seçeceğim single o olmayacaktı ama şarkı çok olumlu tepkiler aldı. Bu şarkıyı söylerken çok hüzünleniyorum; yazalı çok oldu ama söylerken hâlâ  ağladığım oluyor.”
‘Cilalanıp’ piyasaya sürüldüNew York eyaletinde küçük bir kasaba olan Lake Placid’de büyüyen Lana del Rey -ya da gerçek adıyla Elizabeth Grant, geçen yıla kadar dünya çapında tanınmıyor ve Lizzy Grant adıyla müzik yapıyordu. 25 yaşındaki şarkıcı, şarkı söylemeye kilise korosunda başladı. 18 yaşındayken Brooklyn’e taşındı ve müziği daha fazla ciddiye almaya başlayıp, Elvis Presley’le Jeff Buckley’nin şarkılarına sardırdı.  
Geçen yıl kendi adını taşıyan albümünü yayınladığında, hayran kitlesi yavaş yavaş oluşmaya başladı. Lizzy Grant kot-tişört giyen sade bir şarkıcıyken, ‘cilalanıp’ vamp Lana del Rey olarak tekrar piyasaya sürüldü. ‘Lana del Rey’ adı, 2010 yılında verdiği bir söyleşide söylediğine göre, onu daha lanse edilebilir hale getirmek isteyenlerin buluşu. “Yaptığım müziğe daha çok uyacak bir isim bulmak istediler. Şarkılarımın biraz sinematografik bir havası var o nedenle bu atmosfere uyan Lana del Rey adında karar kıldılar.”
Alameti farikası dudakları olduŞarkıcının alameti farikası olan etli dudaklarını da unutmamak lazım tabii. ‘Born to Die’ için yayımlanan eleştirilerden birinde şarkıcının ‘arı sokmuş’ gibi görünen dudaklarının aslında estetik ameliyatla dolgunlaştırıldığı iddia edildi. Ancak şarkıcı, bu iddiayı reddediyor. 
İnternet sayesinde ünlü olunca, sosyal medyadaki  Lana del Rey yorumları da almış başını gidiyor. Kimi dinleyici “Müzik iyi güzel de niye her klibinden Amerikan bayrağı fırlıyor?” diye sorarken “Normalde death metal dinlerim ama bu buğulu ses, beni benden aldı” gibi yorumlara da rastlanıyor. Şarkıcının hayran kitlesinin gitgide büyümesini, bu kadar farklı türde müzik dinleyenlere ulaşabilmesine bağlamak mümkün.
Kara film soundtrack’ı Şarkı sözlerinde tekrar tekrar uçlarda yaşanan aşk öyküleri çıkıyor karşımıza. İnsanı mahvoluşa sürükleyen türden aşklar bunlar... Örneğin albümün kapanış şarkısı ‘This Is What Makes Us Girls’de “Aşk için ölümü göze alırız biz, bilmiyor musun? Bu bir lanet” deniyor.
Farklı ses çizgisi varLana del Rey, tiz ve pes tonlar arasında başarıyla gidip gelen bir şarkıcı. Sesi bazen bir femme fatale gibi derinden ve boğuk çıkarken, bir anda tiz sesli, küçük bir kız havasına bürünebiliyor.
Şarkılardaki aşk hikayeleri‘Born to Die’ albümdeki ‘Diet Mountain Dew’, ‘National Anthem’, ‘Million Dollar Man’ ve ‘Blue Jeans’ gibi parçalarda pervasız, ‘canımız ne isterse onu yapalım’ tarzı aşklar anlatılıyor.
Yazının tamamını ‘Milliyet Sanat’ dergisinin bu ayki sayısında bulabilirsiniz.
Yazı: Aslı Onat
Editör: TE Bilisim