Arabeskin ‘büyükannesi’ Neşe Karaböcek, yeni bir gazino programıyla sahneye dönüyor. Programı öncesi buluştuk, geçmiş günleri, günümüz sanatçılarını konuştuk. Serdar Ortaç’ın tüm şarkılarını aynı bulan Karaböcek, Mustafa Ceceli’den umutlu…

Türk müziğinin altın plak rekortmeni ‘Altın Bülbül’ lakaplı sanatçısı Neşe Karaböcek, geçen yıl başlayan Gazino Show adlı gösterinin bu yılki ayağında da yine sahneye assolist olarak çıkıyor. ZEREV (Zihinsel Engelliler Rehabilitasyon ve Eğitim Vakfı) yararına düzenlenecek konserlerin ilki 18 Mayıs Cumartesi gecesi Ankara Anadolu Gösteri Kongre Merkezi’nde… Konser öncesi buluştuk ve geçmişi yad ettik. 

- Kaç yıldır sahnedesiniz? 
Ankara Devlet Tiyatrosu’nda bir piyese başladığımda 3,5 yaşındaydım. 5 yaşında da ‘Karaböcek’i oynadım. 5 yaşından bu yana… Yaşım meydana çıkacak (gülüyor). Yarım asır oldu galiba.  6,5 yaşımda ilk plağımı doldurdum. 
 
- Çocukluğunuzu yaşayabildiniz mi?
Yaşamadım. Hep büyüklerle beraber olduğum için, çocuklara gülerdim oyun oynadıkları için. Konservatuara yazdırdılar. Bale, şan ve tiyatro bölümünü bitirdim. Aynı zamanda liseye de gidiyordum. O arada Ankara Radyosu’na başvurdum; yaşım tutmadığı için önce iki, sonra yedi yaş yaşımı büyüttüm. Fakat soyadımı değiştirmek istediler. Artık Karaböcek olarak benimsenmişim. Kabul etmedim ama yaşımı da büyütmüş olduk ama erken emekli oldum o da güzel oldu (gülüyor)…

- Ama sonra radyoya kabul edildiniz…
Ankara Radyosu’nda Batı müziği kadrosu aldım. Flâmenko Dans Orkestrası eşliğinde Latin şarkıları okudum. İspanyolca şarkılara Türkçe sözler yazıyordum. O dönem Gençlik Parkı’nda çay bahçesinde sahneye çıktım. Orkestrada Allah rahmet eylesin Suat Sayın; Kadri Şençalar gibi isimler vardı. Şençalar’ın bir bestesini çok beğendim ama o “Aman Neşe Hanım, bunu 11 kişi okudu hiç meşhur olmadı” dedi. Okurken İspanyol tarzı denedim, ‘Artık Sevmeyeceğim’di! Sene 1968.

- Ben doğmadan önce (Neşe Hanım gülüyor)…
Seneler çok çabuk geçiyor.  

ORTA ŞARK’IN BÜLBÜLÜ

- ‘Kemancı’ adlı şarkınız çok tutmuş ve sizinle özdeşleşmişti… 
İntizar, Gönül, Artık Sevmeyeceğim, Ağlama Değmez Hayat, O Ağacın Altını Şimdi Anıyor Musun, Kıskanırım Seni Ben, Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar, Nasıl Geçti Habersiz; tüm bunları ilk okuyan benim. Hepsinden altın plağım vardır. Ve hâlâ dillerde… Bunlar klasik Türk müziği fantezileri. ‘Belki bir sabah geleceksin, lakin vakit çok geçmiş olacak’; Şekip Ayhan Özışık’ın çok güzel bir şarkısıdır. Radyoya bununla müracaat etmiştim, “Klasik Türk müziği değil” diyerek okutmadılar. Halbuki fantezi; klasik Türk müziği fantezisi. Ama şimdi şakır şakır çalıyor. Ne lüzumu vardı, bizi üzdüler o zaman. Hiç olmadık şeyler çalıyor şimdi; bazıları çok da laubali. 


Neşe Karaböcek, Akşam gazetesinden Olcay Ünal Sert'in
sorularını yanıtladı.

- Meşhur lakaplarınız da var...
İlk lakabım; ‘Artık Sevmeyeceğim’i okurken oldu. AS Plak’ın sahibi Kenan Özpen ‘Orta Şark’ın Altın Bülbülü’ diye lanse etti.   

- Sonra Orhan Gencebay’la da çok çalıştınız…
Çoğu şarkımı onların şirketinde okudum. Yaşar Kekeva ile ortaktı. Aşiyan Gazinosu’nda çıktığım vakit Orhan’ın (Gencebay) şarkılarını söylüyordum; Dertler Benim Olsun, Batsın Bu Dünya. 

- Bilmiyordum… ‘Batsın Bu Dünya’yı ilk siz mi okudunuz?
Orhan, o zaman benimle ilgilenmekten kendine plak yapmıyordu. 

- Gazino dönemi nasıldı? Günümüzde sadece Günay var… 
Günay, restoran gibi… Şimdi sanatçılar çalışıyor ama o da yokluktan. Lunapark, Maksim, Çakıl gibi gazinolar 2 bin, 3 bin kişilikti. İçkiliydi ve hiç taşkınlık olmazdı.
 
- Eski günleri arıyor musunuz?
Hep yeniliğe açık olduğum için ah vah etmiyorum. Eski, eskide kaldı. Şimdiki devire göre gazino nasıl olur, onu düşünüyorum. Olması da gerek çünkü artık halk televizyondan bıktı. 

- Yeni çalışmanız var mı?
4 şarkılık bir single yapıyorum; daha ziyade gençliğe hitap edecek. Şarkıları ben yazdım. 
 
- Resim yapıyordunuz bir dönem; devam ediyor musunuz?
Evet, çiçek böcek resimleri yapıyorum. Geçen yıl sergi açtım. Bitkilerle ilgili bir kitap hazırladım, yakında çıkacak.

- Geriye dönüşler başladı, eski şarkılara coverlar yapılıyor.
Cover yapılıyor çünkü beste yok ortada! O eski bestekârları küstürdüler. Şimdi bazı çalanlar var ama onlar da az.

YENİLER DIM TIS

- Yeni şarkıları nasıl buluyorsunuz?
Hiç güzel değil, artık neredeyse bir davul üzerine okunacak; dım tıs, dım tıs! Şarkı ne diyor, belli değil; şarkılar, sesler birbirinin aynı. Arada iyiler de var ama yetersiz. 

- Sinan Akçıl’ı nasıl buluyorsunuz?
O pop. Onlar gençliğe hitap ediyor; fena değil ama aman aman çok güzel de diyemiyorum. O kadar her şeyi görmüşüm ki, artık başka boyut arıyorum… Mustafa Ceceli bayağı iyi. O aslında çok iyi arabesk okur bence. Sesi yatkın. Sibel Can’ın hem fiziği, hem sesi güzel. Ona bir beste yapmak isterim. 

- Serdar Ortaç, nasıl?
Hep aynı şarkıymış gibi; yermek istemiyorum ama onun da kendini yenilemesi lazım. 

- Türk müziğine ilgi yok gibi... 
Fakat halkta arzu var. Bu yeni şarkılarda romantizm yok. ‘Yakar giderim’, ‘seni alır duvara çarparım’, ‘Allah kahretmesin!’ (gülüyor) gibi şeyler. Devamlı isyan! Zaten televizyonda da ‘elinden tabanca düşmeyen’ diziler var. Aslında şarkılar ve diziler halkı eğitmeli. 

- Siyaseti takip ediyor musunuz? Başarılı buluyor musunuz Başbakan’ı?
Bazı şeyleri bayağı iyi yönetiyor. Bizim ‘yeni Süleyman’ımız o (gülüyor)… Aman Süleyman dediysem haremi demedim sakın ha! Takdir ediyorum tabii bugünlere çok güzel geldiler. Yalnız fazla inşaat yapılıyor. Bu kadar gökdelen hiç iyi değil! 

HAYATIMI YAZSAM TATSIZ BİR DRAM OLUR
- Düet modası, bir rüzgâr; sürmez... Ben de Göksel ile yapmıştım. Benim şarkılarımı okuduğu için benimle bağdaştırdılar. Onun sesi başka, benim tınılarım yok tabii ki.
- Arabesk sıradanlaştı, çok çarpıttılar. Bir acayip şimdikiler.  
- Assolist en son çıkar ancak benim kadromda bilhassa Nuri Sesigüzel ve Adnan (Şenses) sahneden inmek bilmezdi. Kulisten haber gönderir “İnin artık Allah aşkına” derdim. Başkaları böyle yapsa da kimsenin kablosunu kestirmedim. Ama 14 yaşında Maksim Gazinosu’nda çıkarken Mualla Mukadder Atakan; perdeyi üzerime kapattırıp, bir de elektriği kestirince, ‘Makber’i okudum; Maksim yıkıldı alkıştan. 
- Zeki Müren hayranımdı… Muhakkak yer ayırtır, gelirdi; bir kırmızı gül verirdi.
- Gülden (Karaböcek) doğduğundan beri ben baktım ona… Ablalığın en üstününü yaptım. Kimse yapmaz, çocuğuna bile. Küsüm ve bundan sonra da barışmam. Hayatımı altüst eden insanla niye barışayım? İkisinde de kabahat var. Artık konuşmak da gereksiz; biri ölmüş zaten. 
- Basın o soyadını yakıştırmış, kendi istememiş sözde… O da beste yapsaydı, sesi benim gibi olsaydı herhalde kabul etmezdi ‘Gülden Karaböcek’ olmayı. 
- Hayatımı yazsam çok satar (gülüyor);  ama tatsız bir dram olur.

Röportaj: OLCAY ÜNAL SERT / Akşam
[email protected]

Editör: TE Bilisim