Muhterem Basın Müntesibi Değerli Arkadaşlarım;
 
7 Nisan Cumartesi gecesi, Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki konserimizin akabinde yazılı ve görsel medyada yer alan haberler nedeniyle bu açıklamayı yapmayı; daha doğrusu siz basın müntesibi değerli arkadaşlarımı ve de yanlış bilgilerle bilgilendirilen saygıdeğer kamuoyunu aydınlatmayı uygun gördüm.
 
Sn. Muazzez Abacı Hanımefendi’nin, basın müntesibi arkadaşlarımızla yapılan  röpörtaj esnasında, şahsım için tabir-i caizse “mırıldandığı” sözlerin yazılı ve görsel medyada ki aldığı yer hepinizce malum…  Sn. Abacı’nın şahsımı kastederek kullandığı cümlelerin nedeni, konser öncesi, saund-check anında kendisinin elinden mikrofonunu çekip almam olarak lanse edildi… Ne var ki, sizleri aydınlatmak adına, öncelikle değineceğim mevzuu şudur ki; ben her iki muhterem arkadaşım Sn. Muazzez Abacı ve Sn. Adnan Şenses ile birlikte prova yapmadım, konserin yapımcısı ve orkestradaki 25 arkadaşım da eğer zahmet buyurup, araştırma yapacak olursanız, tek başıma saund-check’imi yaptığımı doğrulayacaklardır. 

Kaldı ki, pek çok kişinin bildiği üzre, benim her konserimde kullandığım özel mikrofonum ve özel nota sehpam, Swarovski taşlarla bezenmiş olan özel bir sahne setim vardır… Binanaleyh; arşivlerinizde daha önceki konserlerimin görüntülerinden ve Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki sahnem sırasında da aynı mikrofonu ve nota sehpasını kullandığımı görebilirsiniz… Üzerine basa basa belirtmekte fayda mülahaza ediyorum ki;  Sn. Muazzez Abacı ile birlikte saund-check yapmadık, yapmış olsaydık bile, kendisinin mikrofonu ayrıdır, benim özel mikrofonum ayrıdır; keza Sn. Adnan Şenses Abimizin de mikrofonu ayrıdır! Dolayısıyla, üzerine basarak belirtmek isterim ki; Sn. Abacı’nın röpörtaj esnasında kullanmış olduğu agresif ve negatif cümlelerin nedeni, iddia edildiği gibi bir mikrofon alma durumu değildir…
 
Peki nedir?
 
Şahsıma verilen bilgiye göre, Sn. Muazzez Abacı Hanımefendi, konser günü öğleden sonra konserin verileceği mekana gelmiş ve Sn. Adnan Şenses’le birlikte yaptığı prova sırasında, orkestra ve salondaki pek çok kişinin rahatça duyabileceği bir ses tonuyla; oldukça da gergin bir şekilde “Konser zamanı geldiğinde, ben hazır olup Bülent’in hala hazır olmadığını görmek istemiyorum, eğer böyle bir şey yaşanırsa gazetecilere ağır bir açıklama yaparım” tarzında zamansız bir çıkış yapmış… Yani; Sn. Abacı, konser günü; daha biz karşılaşmadan, negatif ve sinirli bir ruh yapısı içinde olduğunu sergilemiş.
 
Hepiniz şahsımı çok iyi tanırsınız ki, çok ağır hareket ederim, hazırlanmam uzun sürer; bunu da her vesile ile gerek röpörtajlarımda, gerek sohbetlerimde ifade ederim; ama, o geceki konserde; sahne saati geldiğinde ise, 21:15’de tüm hazırlıklarımı bitirmiş olarak odamdan sahneye doğru hareket ettim. Nasıl olduysa, Allah’ın inayetiyle bu kez hiç geç kalmadım! Saat konusundaki onayımı da zahmet buyuracak olursanız; yine orada görevli olan basın müntesibi değerli arkadaşlarımdan alabilirsiniz. Basın müntesibi arkadaşlarım yakından görüntü alabilmek ve röpörtaj yapma taleplerini ilettiklerinde ise, durdum, bekledim ve Bülent Ersoy’u şayet geç kalacak olursa, röpörtajla eleştireceğini söyleyen Sn. Muazzez Abacı ise o anda orada değildi. Sn. Şenses’le birlikte daha sonra geldiler ve hepinizce malum olan o talihsiz cümleler röpörtaj anında Sn. Muazzez Abacı’nın dudaklarından döküldü. Bu da, o geceye münhasır çok açık ve net olarak, bekleten değil, bekleyen olduğumun en somut göstergesi oluyor.
 
Sn. Muazzez Abacı’nın sarfettiği negatif, sevgisiz, saygısız cümleleri ben de röpörtaj sırasında duydum; ama, kendisine cevap vermeyi kendime yakıştırmadım ki, ne kadar hazırcevap ve korkusuz olduğumu sizler çok iyi bilirsiniz. Ama, son derece profesyonelce davranıp; böylesine muhteşem bir konser öncesi gecenin büyüklüğüne gölge düşürmemek adına; benim kendisine cevap vermem ne bana yakışırdı, ne  41 yıllık sanat hayatıma; ne de bizleri salonda bekleyen 3.000 muhterem Türk Sanat Müziği dinleyicisine!

 
Röpörtajımız bittikten sonra ise, sahnenin hemen üzerinde, henüz perde açılmamışken, yani bizbizeyken Sn. Abacı’ya bu agresif tavrının sebebini sordum, “Abacı sana ne oluyor, pimi çekilmiş patlamaya hazır bomba gibisin, bir sorun mu yaşıyoruz, nedir bu halin?” dedim, ama aynı tavrını sergileyip, kafasını döndürüp şahsıma cevap bile vermedi. Bunun üzerine bu gece şartlar ne olursa olsun, ya bitecek ya bitecek mantalitesiyle yine profesyonalitemi devreye sokup birbirimizle cici-kuku olmaya mecbur değiliz, işimizi yapacağız ve bu iş öyle de böylede bitecek düşüncesiyle, koltuğumda oturup, peşrevi müteakiben eserlerimizi birlikte okumaya başladık.
 
Ama, ne olduysa oldu 3. şarkıdan hemen sonra, hazımsız, önyargılı ve terbiye kurallarını zorlayıcı ifadelerde bulunan o Abacı gitti, yerine sürekli gülümseyen, çok büyük uçlarda sevgi ve ilgi dolu tavır sergileyen, tatlı  ve bana espriler yapıp son derece sıcak davranan mülayim bir kız arkadaşım, bir sanatçı arkadaşım olarak, espriler yapan, bana dokunan, Sn. Adnan Şenses abimizin yanından kolumu tutan, gözlerimin içine bakarak şarkıları söyleyen bir Abacı oluştu.
 
Biz sanatçılar sahneye çıkmadan önce, rahatlamak ve sahne stresinden kurtulmak adına, bir miktar alkol alırız… Sanırım Sn. Abacı’nın sahne stresi çok erken saatlerde başlamış olacak ki, aldığı alkol belirli bir miktarı aşarak, dozu aşan bir vaziyete bürünmüş; ve bu dengesiz ve tutarsız durumu yaşadık!
 
Konserimizin bitiminde ise, Sn. Abacı’nın aşırı ısrarları neticesi, yine bu beraberliğe gölge düşürmemek adına, profesyonelce ve arkadaşca, kendisini kırmayıp davetine icabet edip, gece klübüne gittim. 1 saat oturduktan sonra da “Uykum geldi ben kalkıyorum Abacı”diyerek geceye nokta koydum ve evime döndüm.
 
Bilgilerinize arz olunur, saygılarımla efendim.
 

BÜLENT ERSOY
Editör: TE Bilisim