Röportaj: Olcay Ünal Sert

8 Nisan’da gösterime giren
“Kızkaçıran’ sinema filminin başrol oyuncuları Ceren Benderlioğlu ve Emir Benderlioğlu çifti, Olcay Ünal Sert’e konuştu. Ahmet’in Gül’ü kaçırdıktan sonra yol boyunca yaşanan komik olayları esprili bir dille anlatan film izleyiciyi oldukça güldürecek.

Yapımcılığını Serpil Altın'ın yaptığı, yönetmenliğini Korhan Uğur'un üstlendiği 'Kızkaçıran' adlı sinema filminde Emir-Ceren Benderlioğlu, Aydan Burhan, Kamuran İnselel gibi ünlü isimler rol alıyor.

Emir ve Ceren Benderlioğlu 'Kızkaçıran' sinema filminin prömiyerinde Olcay Ünal Sert ile birlikte objektiflere poz verdiler.

 
AHMET İLE GÜL’ÜN AŞKI

-Kız Kaçıran’da nasıl bir rolü canlandırıyorsunuz?
Emir Benderlioğlu: -Rolüm son derece saf, son derece temiz ve son derece sempatik ama bir o kadar da beceriksiz, şapsal, tabiri caizse bir baltaya sap olamamış bir karakteri canlandırıyorum. Bir Anadolu çocuğu olan Ahmet’in, yine saf ve temiz Gül karakteriyle olan aşkını anlatıyor. Ahmet’te Gül’de yetim büyümüş, hayatı, çocukluğu sıkıntılarla geçmiş, fakir kız- fakir erkek hikayesi.

“KORHAN UĞUR KOMEDİSİ BENİ CEZBETTİ”

-Ceren hanım, bu projede sizi çeken ne oldu?
Ceren Benderlioğlu: - Senaryo cezbetti. Yazım tekniği açısından inanılmaz bir işti. Senarist ve yönetmeni araştırdığımda ve Korhan Uğur’un diğer filmlerine de baktığımda bir Korhan Uğur komedisi akımı başladığını fark ettim. Çünkü aşk, ölüm ve yaşam arasında bir üçlemeyi çok güzel bir dille anlatmış. Senaryo bambaşka bir his veriyor. Yaptığı işlere baktığınızda farkı hissediyorsunuz. Senaryonun rengi, ışığı beni çekti ve o akımın içinde olmak istedim.
Gül nasıl bir karakter?
-Ceren: Yetim, annesi babası yok. Bu yaşa kadar çok büyük zorluklarla gelmiş. Ahmet’i çok sevmiş ama Ahmet’in hiçbir dikiş tutturamaması ve doğru düzgün bir hayat yaşamamasından dolayı da “Sadece sevmek yetmiyor” deyip, zengin bir iş adamıyla evlenmeyi seçmiş, Ahmet boş durur mu tabi, yine yapmış yapacağını ve düğünden kızı kaçırmış. Onu kaçırırken işin içine damadı da eklemiş üstüne ve sonrası bir yol hikayesi. Yol hikayesi boyunca yaşanan komik olaylar izleyiciyi oldukça güldürecek.


“HER ZAMAN BÖYLE BİR SENARYO İLE KARŞILAŞILMAZ”
-Yeşilçam da genelde zengin kız – fakir erkek,  ya da fakir kız-zengin erkek hikayeleri olur. Burada ise fakir kız-fakir erkek hikayesi var.
-Emir: Evet bu fakir kız fakir oğlan hikayesi. Bu anlamda diğer Yeşilçam filmlerinden oldukça farklı tabi.
-Sizde bu senaryoyu çeken ne oldu?
-Emir: Ben okur okumaz çok beğendim.Bizim beğenmediğimiz senaryolar olabiliyor. Profesyonel oyuncular olarak bazen beğenmediğimiz halde içinde bulunduğumuz projeler de olabiliyor. Ama bu iş beğendiğimiz için içinde yer aldığımız proje oldu.
-Ceren: Her zaman her oyuncuya böyle bir senaryo gelmez.
-Emir: Bu filmin şöyle bir özelliği var: Bütünlüklü bir senaryoya sahip. Yeşilçam’dan sonra sinema değişti… Biz Türk komedilerinde şuna alıştık,  başı sonu belli olmayan, argosu bol filmler türedi… Yeşilçam döneminde bugünün tam zıttı bir anlayış vardı.  Ertem Eğilmez’in filmlerinde bütünlüklü senaryoları görürsünüz.  ‘Kız Kaçıran’da fakir kız, fakir oğlan komedi atfı da aslında Yeşilçam’a atıf… Çünkü bu filmin bütünlüklü bir senaryosu var.  Filmin ortasında sinemaya giren birisi çok fazla gülmez, filmin başında girenlerinde niye güldüğünü anlayamaz çünkü bazı şeylere gülebilmesi için filmi başından itibaren izlemesi lazım. Korhan Uğur’un yazdığı senaryo bana göre çok ayrıcalıklı bir senaryo.

SANAT TOPLUMUN AYNASIDIR

-Bel altı argo ile izleyiciyi güldüren filmleri nasıl buluyorsunuz?
-Emir: Her komedi filminden sonra, küfürlü komedi – küfürsüz komedi tartışması gündeme geliyor. Film adı vererek konuşmak istemiyorum ama sonuçta bizim toplumumuzda yaşamın içinde küfür var. Sinema bir toplumda ki yaşamsal kesitin beyazperdeye aktarıldığı bir şey ise ve o toplumda da insanlar küfür ediyorsa o filmlerde de küfür olacak tabi. Sonuçta sanat toplumun aynasıdır. Sinema da argo şöyle kötü; sırf küfürle güldürelim anlayışı varsa veyahut pantolonu indirelim güldürelim anlayışı varsa kötü oluyor ve bence de topluma bir şey kazandırmaz o tür filmler. Senaryoya yazılan küfür bir hikayeye ya da filmin gelişimine, duygusuna katkı sunuyorsa o zaman olabilir. Tabi ki olacak, Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman’ın filmlerinde de var. Türkiye’de izleyici artık bilinçlendi ve bu gibi ayrımların farkına varabiliyor.


“EVDE DE SETTE DE ÇOK İYİ ANLAŞIYORUZ”

-Eşinizle aynı filmde rol almak nasıl bir duygu?
Ceren: -Emir benim kolum kanadım gibi olmuş. Burada kolun olduğunu bilir misin, bilirsin ama burada kolum var diye gezmezsin. Biz evde de sette de çok iyi anlaşıyoruz. Emir ile sette olmak nasıl olabilir ki, çok güzel tabi. Ayrıca Emir benim oyuncu koçum. Rol çıkartırken Emir ile çalışıyorum. Aynı sette olmak dünyanın en eğlenceli şeyi bizim için. Çok şirin…
-Emir: Ceren’le yaşamak da zevk, çalışmak da zevk. Her şey muhteşem. Allah nazardan saklasın...
-‘Kız Kaçıran’ın devamı olur mu?
-Emir: Neden olmasın? Bunu seyirci belirleyecek. Seyirci isterse olur. Aklınızı kaçırmayın! Kız kaçar, bu film kaçmaz!
-Ceren: Bu aslında üçleme olarak düşünülen bir proje. İlerleyen zamanlarda netleşir tabii ama inşallah olur.

“ARKADAŞ ORTAMINDA TANIŞTIK"
-Birlikte nasıl tanıştınız? Sette mi tanıştınız?
-Ceren: Biz sette tanışmadık.
-Emir: Arkadaş ortamında tanıştık. Sonrasında setler aşkımızı pekiştirdi. Kariyerimizin kesiştiği pek çok yer oluyor tabi ki. Menajerlik ajansımız bile aynı… Ailecek Tümay Özokur Kariyer ve Şöhret Yönetimi ile çalışıyoruz.
-Ceren: Evet, tanıştıktan sonrasında tesadüfler sonucu yine sette tanıştık ve ilişkimiz başladı. Evlendikten kısa bir süre sonra ‘Deli Dumrul 2’yi çektik birlikte. Bu bizim ikinci sinema filmimiz. Yapımcılar çok şanslı, “Tanrı bizim için bu cast’ı yapmış” diyorlar!

“6 YILDIR EVLİYİZ”
-Kaç yıl oldu?
-Ceren: Biz 6 yıldır evliyiz. 8 senedir birlikteyiz.
-Egolar yüksek olduğu için iki starın, iki oyuncunun evliliği, anlaşmaları zordur derler… Siz nasıl götürüyorsunuz?
-Ceren: Egosuz insan yoktur.Egosuz olan tek bir şey vardır, o da hayvanlar egosuzdur. Herkesin egosu vardır, önemli olan iyi yönetmek. Bizim 3 yaşında bir kızımız var. Biz gerçekten bambaşka bir hayat yaşıyoruz işimiz dışında. İşimizde de işimiz gereği yapmamız gereken her şeyi yapıyoruz. Sözleşme gereği yapılması gereken her şeyi sette yerine getiriyoruz. Sonrasında da eve gelip, hayatımızın keyfini sürmeye çalışıyoruz.

"EGOSUZLUK DİYE BİRŞEY YOK ÖNEMLİ OLAN DOĞRU YÖNETEBİLMEK"
-Şöhret konusunda çok farklı tanımlamalar duyuyorum ünlülerden. Size göre şöhret nedir?
-Emir: Şöhret bizim işimizin bir parçası. Şöhret olduğunuzda da onu iyi yönetmeniz, onunla baş etmeniz gerekir. Egonuzu kontrol edip onunla iyi yaşayabiliyorsanız sorun yok demektir. ‘Egom yok!’ diye bir şey yok bence, herkeste var ama önemli olan doğru yönetebilmek. Evde tabi ki biz oyuncu değiliz, orada işimizi unutuyoruz. 3 yaşında küçük bir çocuğumuz var bizim, ismi Nur. Arkadaşlarımız bizim oyuncu olduğumuzu unutuyor. Biz öyle yaşamıyoruz. Ben ‘hayat’la oynamam! Kamera karşısında oynuyorum, zira Ceren de öyle. Böyle olunca bunun arkasından disiplinde geliyor. Ben özel hayatımda çok disiplinli değilimdir, çok rahat bir adamımdır ama kamera önünde bunun tam tersiyim.
-Görüntü olarak çekinenler oluyor mu sizden?
-Emir: Benden genelde çekinmez insanlar.
-Ceren: Rocky Balboa… (gülüyor) Hayatta nasıl yumruk yediğin önemli değil, önemli olan o yumruklardan sonra nasıl ayakta durduğundur.  
-Emir: Öldürmeyen acı güçlendirir.

YEŞİLÇAM’A YAKIŞAN BİR FİLM ÇEKTİK
-Kızkaçıran’ genel itibariyle nasıl bir film oldu?
-Ceren: Özgün bir film çektik. Yeşilçam’a yakışan, herkesin güleceği, kendinden güzel şeyler bulacağı bir film oldu. (gülüyor)
-Bundan sonra komedi mi istediğiniz yoksa dram mı?
-Ceren: Ben bir dram oyuncusuyum. Dram oynarken kendimi daha güçlü ve daha başarılı hissediyorum. Ama yine de altından kalkamayacağım iş yoktur. Bu dram da olabilir, komedi de önemli olan senaryonun ve karakterin iyi olması.

ÇEKİMLER ÇEŞME’DE GERÇEKLEŞTİ
-Set ortamı nasıldı?
-Emir: Yönetmenimiz Korhan Uğur, enerjisi son derece yüksek, pozitif bir kişi. Bu da çekimlerde bize yansıdı. Enerji olmadan fakir kız fakir oğlan hikayesi başka türlü nasıl olurdu yoksa. (gülüyor)
-Çekimler nerede gerçekleşti?
Emir: Çekimler Çeşme’de gerçekleşti. Kasım ayında her zaman yağmurlu olur Çeşme normalde ama bize havalar güldü. Bizim işimizde bir yaz işi, bir ay boyunca tek bulut görmedik havada.

"ROLDEN ÇIKAMAMA DURUMU HİÇ OLMADI"
-Rolden çıkamama durumları oluyor mu hiç?
-Emir: Yok, rolden çıkamama durumları bizde hiç olmadı. O nasıl oluyor onu da anlamış değilim. Tabi zaman zaman mafya oynayıp rolden çıkamayıp gündelik hayatta da öyle dolaşanları görmüyor değiliz. Siyah arabalarla dolaşmak nasıl oluyor onu ben hiç anlamış değilim.
-Rolünüze nasıl hazırlanıyorsunuz?
Emir: Biz rolümüzü şöyle çalışıyoruz: Bizim rolümüz, havaya çizdiğimiz bir resim gibi… Bu filmde Ahmet karakterini oynadım. İlk önce ben Ahmet karakterini kafamda oluşturuyorum, ben Ahmet’i en iyi tanıyan arkadaşı oluyorum, kafamda bir Ahmet yaratılıyor, sonrasında yönetmenimizin istediği ölçüde Ahmet oluyorum. Eric Morris dedik de, metot oyunculuğu da bu aslında... Çok basite indirgenmiş haliyle kısaca bu diyebiliriz.

“SANATIMA HİZMET EDEN HER TÜRLÜ ROLÜ OYNARIM”

“BİR OYUNCUNUN BEN GAY’i OYNAMAM DEMESİ, KENDİ HAYATI İLE İŞİNİ KARIŞTIRMASI DEMEKTİR”

-Oyuncular her türlü rolü oynamam diyebiliyor… Gay’i oynar mısınız diye sorduğumda, birçok oyuncu “oynamam” diyebiliyor. Haluk Bilginer’e de ‘niye böyle?’ diye sorduğumda  “Acaba kendilerinden mi şüpheleniyorlar” demişti.
-Emir: Şunu söyleyeyim; ‘ben oynamam’ demek bir komplekstir bence. Senaryoyu ve karakteri beğenmediysem ben bir ağır ağabeyi de, komedi karakterini de oynamam.  Senaryoyu beğendiysem, orada oynayacağım gay karakteri de olsa, ağır ağabey karakteri de olsa konuya bir hizmet ediyorsa oynarım. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım. Bir oyuncunun ben gay’i oynamam demesi, kendi hayatı ile işini karıştırması demektir. Senaryo iyi olmak koşulu ile her türlü rolü oynayabilmeliyiz. Sonuçta bir karakter yaratıyoruz. Kişi kötü karakterleri kendisi ile karıştırıyorsa halkın karıştırmasına hiç kızmamalı. Bizim oynadığımız bir rol, sonuçta biz bu değiliz… Sanatıma hizmet eden her türlü rolü oynarım.
-Türkan Şoray, “Mine” sinema filmi ile kurallarını yıktı. Halen günümüzde “Öpüşmem, sevişmem” diyen oyuncular var, siz nasıl bakıyorsunuz bu duruma?
-Ceren: En son filmimde öpüştüm. (gülüyor) . Yönetmenin kim olduğu ve senaryo da ki işleyiş çok önemlidir. Filme hizmet eden, duyguyu veren bir sahne ise sıkıntı olmaz. Sonuçta karşımda ki kişi ile bir ilişki yaşamıyorum, rolümü canlandırıyorum ve evime dönüyorum.
-Emir: Bir önceki sorudan daha hassas bir soru öpüşme ve sevişme meselesi. Sanat filmi ise, prömiyeri yurt dışında olan bir dünya filmi ise o konularda bir sınırım olmaz. Öpüşürüm de sevişirim de sıkıntı yok.
-Doğrusu da bu zaten sonuçta çocukları da leylekler getirmiyor…
-Ceren: Sonuçta hayattan kesitler.

"AKSİYON FİLMİ İLE GELİYOR!"
-Kızkaçıran’ sinema filminden sonra nasıl bir projede yer almak istersiniz?
-Emir: Dolu dolu  aksiyon sahneleri olan bir filme başlıyorum Nisan ayı ortalarında. Detaylar şimdilik sürpriz olsun.
-Birde Çanakkale filminde rol aldınız. Orada da bambaşka bir rol oynadınız. Nasıl bir duygu bu? Neler hissettiniz çekerken?
-Emir: Oyuncu olmadan önce de kişisel olarak benim Çanakkale ile ilgili olarak Kültür Bakanlığı ile birlikte yaptığım belgesel süreci vardı.Hem deniz savaşlarını anlattığımız, hem kara savaşlarını anlattığımız, hem de 18 Mart’ı anlattığımız duygu dolu belgesel projemiz vardı. O zamanlar da Çanakkale’ye gittik, oraları gördük. Bambaşka bir duygu... Benim çok hassasiyetle yaklaştığım bir konu. Bu tür projelerde yer almaktan büyük keyif alıyorum ve gurur duyuyorum. Seyit Onbaşı’nın Ezineli Yahya Çavuş’un, en taş kalpli insanların bile vicdanını sızlatan hikayelerini bildiğimiz için bambaşka bir duygu hissediyorsunuz.

"TARİHİ FİLMLERE HASSASİYETLE YAKLAŞMAK GEREKİR"
-Son dönem çekilen tarihi filmleri nasıl buluyorsunuz?
-Emir: Türk tarihi ile ilgili filmler çekilirken, o dönemde yaşananlara hassasiyetle yaklaşmak gerekir. Kafanıza göre bir hikaye sokuyorsanız, çıkıp ta biz burada drama yapıyoruz, istediğimiz şeyi istediğimiz özgürlükte anlatma durumumuz var diyemezsiniz. O zaman siz tarihten bağımsız kendi kafanıza göre fantastik bir hikaye yazacaksınız; başına da bu hikayenin gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur yazmak gerekir. Ondan sonra istediğiniz şeyi yapabilirsiniz.

“AŞK İKİ ZIT ENERJİNİN ARASINDA OLUŞAN ÇEKİM GÜCÜDÜR”

-Size göre aşk nedir?
-Ceren: Aşk bir süre zarfında atan kalptir. Sevgi o aşkın, uzun versiyonudur. Kemikleşmiş halidir. Aşk kısadır, sevgi uzundur.
-Emir: Her şey aşktır. Yoktur aşktan gayrı. Ben aşkın özelde değil ama genelde öldüğüne inanmıyorum. Aşk ölmez. Aşk bitmez. İnsanın içerisinde ki aşk ta bitmez, dünya ve evrende ki aşk ta bitmez. Her şey aşkla başlamıştır. Dünya da böyle döner! Aşk eksi ve artının, iki zıt enerjinin arasında oluşan çekim gücüdür.
-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
-Emir: Aklınızı kaçırmayın, kız kaçar, bu film kaçmaz!
-Ceren: Bu senenin en iddialı komedi filmlerinden bir tanesi ve en sıcak işi. 8 Nisan’da film sinemalarda. Mutlaka izleyin ve gülün!

Röportaj: Olcay ÜnalSert / Magazinsortie.com 
Editör: TE Bilisim