Röportaj: Olcay Ünal SERT
- Sizi tanıyabilir miyiz?
Şu an 23 yaşındayım. İnsanlar beni 'Küçük Kadınlar'dan tanıyor. Daha öncesinde 'İki Aile' ve 'Doktorlar' dizisi var ama 'Küçük Kadınlar' benim ilk başrolüm. Ardından 'Tövbeler Tövbesi' geldi. Şimdi de sinemalarda 'Sağ Salim' var.
- Tövbeler Tövbesi'nde erkekler size, kızlarda Mahir karakterine hayrandı, dizinin tutmasında sebep neydi sizce?
Çok sıcak, insanların beklediği bir diziydi o. Tövbeler Tövbesi'nde öyle çok büyük entrikalar yoktu, masum bir aşk hikayesi vardı Mahir ile Fidan arasında. Yeşilçam filmlerindeki tadı buldu insanlar. 
- Yeni teklifler alıyor musunuz?
Evet yeni teklifler var. Şu an onları değerlendirme safhasındayız. Onun haricinde sinema benim hayalimdi. Bir sinema filmi geldi, senaryosu çok komik ve ben komedide oynamak istiyordum. Senaryoyu okuduğumda kahkahalara boğuldum. Bu benim için kendimi geliştireceğim bir alan olacaktı. Hiç düşünmeden kabul ettim. 'Sağ Salim' adlı filmde Nihal'i canlandırdım. 
- 'Sağ Salim'deki rolünüzden ve rol arkadaşlarınızdan bahseder misiniz? 
Filmde Burçin Bildik, Alper Saldıran, Hüseyin Avni Danyal, Murat Akkoyunlu gibi güçlü isimler var. Benim karakterim Nihal. Hikayenin üç ana kahramanından birisi, filmin tek kadın kahramanı. Nihal çok sıradan bir kız. Nihal'in belirgin özellikleri, korkusuz olması. Ben aslında kadınların hep cesur ve atak olduğuna inanırım. Nihal'de klasik bir kadın özelliği bu. 20'li yaşlarda, genç, komik birisi. Tipleme ya da karikatür değil, çok gerçek bir karakter. Yolda karşılaşabileceğiniz türden bir kız Nihal.

TV'DE DEVAM EDECEĞİM
- Bundan sonraki hedefleriniz neler?
Beni zorlayacak rollerde oynamak istiyorum. Basite kaçmayacak, beni zorlayacak, oyunculuğumu, her şeyimi konuşturabileceğim roller olmalı. Dizi ve sinemada devam etmek istiyorum.
- Örnek aldığınız bir oyuncu var mı kendinize?
Ben bir kişiyi örnek almıyorum. Tabii ki çok beğendiğim ve takdir ettiğim oyuncular var ama bir örnek almak beni kısıtlar. Bence oyunculuğun örnek alınacak bir şeyi yok. Birini örnek alırsam kendimi sınırlandırmış olurum. 
- En çok beğendiğiniz oyuncular kimler?
Jennifer Aniston'u çok beğeniyorum. Her role girebilen birisi kendisi. 40 yaşına geldi ve hala çok güzel bir kadın. Bizim işimizde görsellik çok önemli. Bence zayıf olmak, 34 beden olmak değil, kendinize en uygun tipi bulmaktır. Jennifer Arniston'un da bunu bulan bir insan olduğunu düşünüyorum. Onu izlemekten çok keyif alıyorum.
- Yüzünüz çok minyon, bir oyuncu için avantaj mı bu?
Ekranda avantaj sanırım. Bana yönetmenlerin çoğunun söylediği bir şeydir bu. Benim şöyle bir avantajım var: Ben küçük yaş rollere de daha büyüklerine de gidebiliyorum. Bir makyaj ya da bir allıkla beni daha büyük gösterebiliyorlar.
- Nelerden hoşlanıyorsunuz?
Oryantal dersleri alıyorum. Bu benim hobim oldu. Kendimi tamamen dansa ve spora adadım. Bence bir oyuncu dans etmeyi de bilmeli, çeşitli sporlarda yapabilmeli, o yüzden ata biniyorum. Vaktimin çoğunu da plates yaparak geçiriyorum.

İŞİYLE EVLİ İNSANLARDANIM
- Bu yoğunlukta özel hayata vakit ayırabiliyor musunuz?

Yok, hakkımda çıkan yanlış haberler dışında benim çok uzun süredir, bir erkek arkadaşım ya da aşk içerikli bir özel hayatım yok. Olmasını da istemiyorum galiba, arada bunun esprisini de yapıyorum. Şu anda kendimi tamamen işe vermiş durumdayım. Tek bir şeye odaklanıp onu en iyi şekilde yapmak istiyorum. Benim korkularım var. Birisi hayatıma girerse ve bir şeylere karışmaya başlarsa beni çok yoracak bu durum. Bu yüzden yalnızım, işim benim aşkım diyorum. Ben işiyle evli insanlardanım. O yüzden özel hayat yok.
- Ama aşk insanı beslemez mi?
O da doğru ama ben aşkın ille de ilişki içinde yaşandığına inanmıyorum. Birine aşık olursunuz, onu seversiniz ve bu sizin duygunuzdur zaten. Bunu onunla el ele tutuşup, gezip ya da sinemaya giderek yapmak zorunda değilsiniz. Aşk tek başına da yaşanır!
Platonik aşk taraftarı mısınız?
Yok, platonik aşk taraftarı değilim. Ben daha çok kaderciyim. Her şey kısmet, kader diyorum.  Aşk, ilişki demek değil. O sizin duygunuz. Kalbinizde, içinizde yaşadığınız, sizin heyecanınız.
- Set aşklarına nasıl bakıyorsunuz?
Ben kendi adıma, iş arkadaşımla aşk yaşamak istemem. Sanki sahnemi etkileyebilir gibi hissediyorum. Bilmiyorum yaşamadım, deneyip de görmek lazım öyle şeyleri konuşabilmek için. Kafamda iş arkadaşlarıma arama bir set çekerim. Hiç o gözle bakmadım bugüne kadar. Kavga edebilirsiniz ve kavga ettiğiniz gün ne bileyim büyük bir aşk sahnesi oynuyor olabilirsiniz. Evet, oyuncusunuzdur ve oynarsınız ama özel hayatınızda o dengeyi nerede tutacaksınız, çok zor.
HER ROLÜ OYNARIM
- Her türlü rolü oynar mısınız?

Evet ben cesaret ederim, gerisi de yönetmenle olan benim işbirliğime bağlıdır. Benim bir sahnede neyi anlattığım önemli. İzleyicinin hangi duygusuna hitap edeceğim çok önemli. O yüzden ben, projeye, yere ve zamana; senaryoya göre, yönetmene göre karar veririm hangi sahneyi oynayıp hangi sahneyi oynamayacağıma. Bence hikayenin nereye dokunduğu önemli. 
- Kurallarım yok diyorsunuz yani...
Yok kurallarım yok ama ben büyük kural aslında benimki. Benim kuralım var evet, benim kuralım senaryonun iyi olup gerekli kişiye hitap etmesi. O sahnenin de gerekli senaryoya hitap etmesi. Bence en büyük kural bu.Her türlü rolü oynarım yeter ki benim kafama ve mantığıma yatsın.
HEDEFİM TİYATRO DEĞİL!
- Tiyatroda neden oynamıyorsunuz? 

Benim ezber konusunda bir sıkıntım yok aslında. Ben sahne öncesinde 10 dakikada ezberlerim.  Çocukluğumdan beri aşırı derecede kitap okuduğum için, bir sayfaya baktığım zaman çok kolay ezberlerim. Çok kitap okumanın faydasını işimde görüyorum şimdi. Ben kamera karşısında çok mutluyum. Hedefimde tiyatro olmadığı için çoğu oyuncu arkadaşım bana kızıyor ama ben aynı tutkuyla bağlanmadığım için tercih etmedim, ama çok zor, çok saygı duyulacak bir meslek.

İSMİMİ GÖRÜNCE AĞLADIM
- Beyazperde de ilk isminizi gördüğünüzde ne hissettiniz?

Ağladım. (gülüyor) Gerçekten ben bir komedi filminin ilk başlarında ağlayan tek kişi olarak tarihe geçmiş olabilirim. Bu benim hayalimdi ve dolayısıyla orada Fulya Zenginer ismini görünce ben hüngür hüngür ağlamaya başladım. Çok güzel bir duyguydu, büyük bir mutluluk.
- İkinci gidişte peki?
Yine ağladım. (gülüyor) Bu böyle devam edecek galiba, ikinciyi annemle izledim yine ağladım. Annemle izlemek daha büyük bir duygu yoğunluğuydu benim için. Annemin orada beni izlemesini izledim daha çok. O yüzden, yine ağladım, yine ağladım.
(Röportaj: Olcay Ünal Sert, Fotoğraflar: Şahin Tuhan - Akşam LIFE)
Editör: TE Bilisim