Film Arası Dergisi’nin ‘Türk sinemasında kadın Kimliği’ konulu özel sayısına konuşan ünlü oyuncu Cansu Dere, sinemadaki kadın algısına dair düşücülerini paylaştı. Kadın tiplerinin tek düze olduğundan söz eden dere, son yıllarda bu algının dışına çıkan yapımların sayısının arttığını söyledi. Canlandırdığı karakterlerin farklı olduğunu ve bunun kendisini mutlu ettiğini belirten dere, 23 Mart’ta gösterime girecek El Yazısı filminin de çok samimi bir proje olduğunu söyledi. İşte Cansu Dere’nin verdiği röportajdan bazı bölümler:
 
                ŞANSLIYIM, ÇÜNKÜ İŞİMİ SEVİYORUM
Televizyon da dâhil, yer aldığım işlerde hep mutlu oldum. En önemli şansımın da bu olduğunu düşünüyorum. Herhalde bir insanın hayatında yaşayabileceği en kötü şeylerden biri de istemeyerek çalışacağı bir iş yapmaktır. Sinema konusunda özellikle plan yapmıyorum. Hayat öyle olmuyor zaten. Ben Ezel bittikten sonra, Behzat Ç’de çalıştım. O da biter bitmez Bolu’ya gittim. Böyle hızlı bir süreç oldu. Hiç planladığım bir şey değildi.
 
Cansu Dere, Ali Vatansever'in sorularını yanıtladı.

EL YAZISI SAMİMİ BİR FİLM
El Yazısı filminin kadrosunda olmak istedim. Senaryodan etkilendim. Ali Vatansever’in ilk filmi olması, bütçe olarak imkânları kısıtlı ama emek verilen ve heyecanlı bir proje olması önemliydi. Bu filmle ilgili tek beklenti gişeden çıkacak sonuç değil. Tabii ki herkes yaptığı işin beğenilmesini ama El Yazısı sırf bunun için yapılmadı.
 
                KADIN ERKEK FARKETMEZ, ÖNEMLİ OLAN HİKÂYEDİR
Filmlerde kadınların daha az boyutlu olduğunu düşünüyorum; İyi kadınlar ve kötü kadınlar. İyi kadınlar masum, ağlayan kadındır. Kötü kadınlar ise şen kahkahalar atan fettan kadınlardır. Şimdilerde hikâyeler biraz değişti. Güzel işler seyrettik. Kadın hikâyelerini (üretici olarak) erkeğin yazdığı hikâyelerde erkek gözüyle gördüğümüzü düşünüyorum. Bir eksiklik olarak söylemiyorum. Tabi ki eksik olan, yalnızca bir tarafıyla bakan filmler her zaman olabilir ama erkeğin gözünden bakılmasını eksiklik ya da kötü bir bakış açısı olarak görmüyorum. Hikâye güzel anlatılıyorsa kadın ya da erkek olmasıyla ilgilenmiyorum. İyi film iyi filmdir. İyi hikâye iyi hikâyedir.
 
SILA DİZİSİ HAYATIMDA ÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ
Türkiye’de kadın olmak bulunduğu sınıfa ya da ait olduğu coğrafyaya göre o kadar değişiklik gösteriyor ki, bu konuda bir genelleme yapamıyoruz. Ben de bu ülkede yaşayan bir kadınım, mesela Mardin’de (Sıla dizi için) çalışırken de benim yaşıtlarım olan birçok insanla karşılaştım. Bulunduğun coğrafya, şartlar çok fark ettiriyor her şeyi. Dizi uzun sürdü ve farklı şartlar altında çalıştık. Ama o kadın hikâyesi benim hayatım için de farklı bir dönemdi. Ülkenin batısında doğdum, büyüdüm. Orada iki yıl çalışmak benim hayatımda çok şeyi değiştirdi. Çok şey de gösterdi bana. O insanların hikâyelerinde yer almak çok mutlu etti beni. Çünkü gezmek başka bir şey, yaşamak başka. Yaşayınca farklı şeyler görüyorsunuz.
 
EYŞAN KARAKTERİNİ YAZANLARA HAYRANLIK DUYUYORUM
Canlandırdığım karakterler bende iz bırakmıyor. Sevdiğim, özlediğim tarafları oluyor. Uzun sürüyorsa ya da, olabiliyor. Ezel dizisindeki Eyşan karakteri mesela. TV için başka bir karakterdi o. Yapılmamış bir şeydi. Beni çok geliştiren bir karakterdi. Çok katmanlı, çok boyutlu bir karakterdi. Bu tür şeyler yazabilen insanlara hayranlık duyuyorum. Yazmak çok özel bir yetenek.  
Editör: TE Bilisim