Tandoğan Meydanı'nda toplanan binlerce kişi 'Anne baba inanma, geleceğim karartılıyor', 'Babayım, eğitimde çözüm 1+8+4', 'AKP aklı bilime taktı', 'İşçi çocuklara 4+4+4 çözüm getirmiyor', '10 yaşında meslek seçilmez', 'Çocuk gelinler olmasın' yazılı pankartlar taşıyor.

CHP'Lİ TEKİN: ANKARA GİRİŞİNDE OTOBÜSLERİ DURDURDULAR


CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, mitingin başlamasına saatler kala Ankara girişinde polislerin otobüsleri durdurduğunu ve uygulama yaptığını iddia etti. 'Engelleme' yapıldığını öne süren Tekin, 'Polisler tam da miting günü trafik polisleri olduğunu hatırladılar ve Ankara girişinde uygulama yapmaya başladılar. Yüzlerce otobüs bekliyor. Ben de bunu şiddetle protesto ediyorum ve şimdi İçişleri Bakanı'nı arayıp şikayet edeceğim' dedi.

Platformun önünde CHP'li vekiller için ayrı bir yer ayrıldı. Vekiller kendisine ayrılan bölümde duruyor. Vekillerin önünde de polis barikatı ve arkasında da onbinler var. CHP'li vekiller barikatların kaldırılmasını ve halkla bütünleşmek istediklerini söylüyorlar.

RAHŞAN ECEVİT DE MİTİNG ALANINDA

Merhun Başbakan Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit de CHP'nin grup toplantısına katılmak üzere Tandoğan Meydanı'na geldi.

KILIÇDAROĞLU: İŞTE MEYDANLARDAYIZ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, meydanda vekillere ve onbinlere sesleniyor.

İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satırbaşları:

Hukuk kapısının arka kapısından mezun olmuşsan günah benim mi? Allah bilir ya ağlama krizlerin tutmuştur. Sınıf geçirin de mezun olayım, ilerde milletvekili olacağım diye.

Sen sen ol, Anayasa’yı okumadan bir daha konuşma. İşte meydanlardayız. Bizim afişlerimizi toplattılar. Miting yapacağız diyorlar, grup toplantısını yapacağız afişlerimizi toplattılar. Otobüslerimizi durdurdular.

ONBİNLER BURADA

Bugün Salı haftasonu değil. Mesainin olduğu bir gündeyiz. Ama on binler burada. Eğer biz grup toplantımızı halkla beraber yapıyorsak, eğitim sisteminde getirilmek istenen çağ dışı bir anlayışa karşı tavrımızı ortaya koymak için yapıyoruz grup toplantısını burada.

Demokrasi meydanların rejimidir. Televizyonları susturdular, TRT 3’ü kestiler, yandaş medya yarattılar, CHP’nin sözünü kesmek istiyorlar.

Hatırlarsanız bir de bunlar Meclis iç tüzüğünü değiştirip muhalefetin konuşmasını da engellemek istediler. Kafasının içinde beyin taşımayanların anlayışıdır bu anlayış. Kaba kuvvet uyguluyorlar. Kafasının içinde beyin taşımayanlar kaba kuvvet uyguluyorlar. Demokrasi kültürümüzle direneceğiz.

BÜTÜN MEYDANLARDA OLACAĞIZ

Meydanlardan korkuyorlar, halkın uyanmasından korkuyorlar, doğruların anlatılmasından korkuyorlar. Korksunlar, bütün meydanlarda olacağız.

Ne diyorlardı ‘benim referansım milletti’ diyorlardı. Madem öyle gece yarısı kanun teklifiyle neden eğitim sistemini değiştirmek istiyorsun? Ne yapıldığından milletin haberi yok. Kendi kafasına göre, bir nazi anlayışıyla getiriyorlar. Dikta yönetimine evet diyecek miyiz? Dikta yönetimine hayır diyeceğiz, diktatör Recep Tayyip Erdoğan’a da hayır diyeceğiz.

Hiç kimse unutmasın, Cumhuriyet Halk Partisi bu milletin ortak sesidir. Bakın buraya CHP bayraklarıyla kimse gelmedi, herkes buraya Türkiye Cumhuriyet Bayrağı’yla geldi. Çünkü milli eğitim sistemi milli davamızdır. Benim çocuğumu, onun çocuğunun davası değil. Bu ülkedeki bütün yurttaşların ortak davasıdır. Onun için buraya Türk Bayraklarıyla geldik.

EĞİTİM TEKLİFİNİ VEREN AKP'LİLER EĞİTİMCİ DEĞİL


Daha önce söylemiştim. Eğitim yasası Anayasa’dan daha önemli demiştim. Nedeni şu; eğitim yasasıyla bir ülkenin on yıl, otuz yılını belirliyorsunuz. Eğitim yasası bunun için sadece Türkiye’nin değil, bütün dünya ülkelerinin ortak davası, sorunudur. Oturulur uzun süre tartışılır. En az 10-15 yıl tartışılır. Toplumun her kesimi bilir, Anayasa değil bu eğitim yasası ne getiriyor bize?

Eğer biz eğitim yasasıyla gelecek için özgüveni yüksek eğitim yetiştiriyorsak başımın üstünde, ama itaat kültürünü özümseyen, aklını kullanamayan, aklını başkalarına kiraya veren bir eğitim sistemini istemiyoruz ve reddediyoruz.

Siyaset kurumu eğitimle ilgili görevini yapmıyorsa, ülkeye karşı görevini yapmıyor demektir.

Şimdi diyeceksiniz ki eğitim teklifini veren AKP’li milletvekilleri eğitimci mi? Eğitimci mi? Hiçbirisi eğitimci değil. Peki eğitimci olmayan bir grup milletvekili, benim çocuklarımla ilgili, sizin çocuklarınızla ilgili nasıl bir yasa teklifi verebilir?

KOMİSYONU İŞGAL ETTİLER

Tartışalım diyoruz. Milli Eğitim Komisyonu’na günlerce arkadaşlarımız geldiler, konuştular. Bir kısmını düzelttiler. Peki değerli arkadaşlarım, sonra baktılar ki iş uzayacak. Recep Tayyip Erdoğan memnun değil. O zaman ne yaptılar. Bir gün dediler ki bütün AKP milletvekilleri komisyonu işgal edecek. Geldiler, sıra sıra geldiler. Milli Eğitim Komisyonu’nu işgal ettiler ve CHP’li milletvekilleri komisyona giremedi.

Bana söyler misiniz? O ağlayan, ağlamayla gülme arasında söyleyen arkadaşımız vardı ya, neymiş. 'Onlar geldi oturdular söz sırasını aldılar' diyor. Cehalete bakın, hiçbirisi söz almadı. Söz almak isteyen CHP milletvekillerine de söz verilmedi ve 25 maddelik görüşmeyi 20 dakikada sonuçlandırdılar. Baskıyla şantajla sonuçlandırdılar bunu.

ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAK DOĞRU DEĞİL


Bu ülkede çocuklarına ihanet eden siyasetçiler elbette hesabını verecek. Bunun hesabını soracağız. Bakınız bu teklifin kalkınma planlarında yeri yok. Hükümet programında yok. Kendi parti programında yok. Milli Eğitim Bakanlığı’nın stratejik planı da yok. Neden böyle acele davranıyorlar? Çocuklarımız üzerinden siyaset yapmak doğru mu?

Çocuklarımız üzerinde oturup konuşacağız. Görevimiz budur. Biz siyasetçi olarak eğitimin yönünü değil, eğitimin yönünü belirleyecek olan eğitimciler, üniversitelerdir. Oturup konuşacaklar, doğruyu bulacaklar, yasa tasarısını parlamentoya getirecekler.

ERDOĞAN'A ELİMİ UZATTIM, GELMEDİ... O YÜREK YOK ONDA

Bizler de ülkemizin geleceği için el kaldırıp kabul edeceğiz. Bu teklif bu koşullarda TBMM’ye gelmedi. Bakınız ben sayın Recep Tayyip Erdoğan’a elimi uzattım. 'Sayın Başbakan dedim, eğitim çocuklarımız için, yoksullarımız için çok önemli bir konudur. Gelin konuşalım, tartışalım, doğrusu neyse onu kabul edelim.' Gelmedi. Gelemeyeceğini ben de biliyorum. Konuşamayacağını ben de biliyorum. Benim önüme çıkması için önce adamda yürek gerekir. O yürek yok onda. Gel dedim uzlaşalım. Ülkemizin geleceği için bir bayram havası içinde kabul edelim dedim. O zaman doğruları yapmış oluruz. Ama maalesef gelmedi. Neden gelmedi?

KENDİNDEN NEFRET EDEN BİR ADAM OLABİLİR Mİ?

Çünkü önümüzde farklı bir vaka var. Değerli arkadaşlarım, geçmişiyle kavgalı olan birisi var, geleceğiyle kavgalı olan birisi var. Bu ülkenin doktoruyla kavgalı olan birisi var, memurlarıyla kavgalı olan birisi var, mezhepleriyle, inançlarıyla kavgalı olan birisi var. Yani öz güveni olmayan, kendisiyle kavgalı olan bir vaka var karşımızda. Sorun da burda.

Kendinden nefret eden bir adam olabilir mi? Kendisiyle, ruhuyla barışık olması lazım ki insanıyla barışık olabilsin. Eğer böyle bir tablo yoksa Türkiye’nin sorunu var demektir.

BİLİMLE BARIŞ SAYIN ERDOĞAN


Ben demokrasiye inandığım için, ülkeme duyduğum saygının bir gereği olarak, çocuklarımızın geleceği için elimi uzatmaktan çekinmedim. Neden? Ben insanımı, çocuklarımızı seviyorum. Geleceğimize saygı duyuyorum. Benim yüreğimde Yunus Emre’nin sevgisi var.

Şunu söyledim sayın Başbakan’a. Olabilir bizi dinlemek istemeyebilirsin. Bu ülkenin fakülteleri, üniversiteleri, öğretmenleri var. Akılla barış sayın Erdoğan, bilimle barış sayın Erdoğan dedim.

Dün Hacettepe Üniversitesi Senato’sunun kararı yayımlandı. Bu yanlıştır deniyor. Bir üniversite diyor bunu. Değişik üniversiteler bildiri yayınladı. 'Yapmayın bunu böyle' diyor.

DEMOKRASİNİN 'D'Sİ BİLE YOK

'YÖK Başkanı’nı sen atadın. Çağır onu bir konuş' dedim, bak bakalım sana ne anlatacak. Bilmemek değil öğrenmemek ayıptır sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Ben bunları söyledim. Recep Tayyip Erdoğan, cevabını bizim demokrasi tarihimize düşecek bir kara leke gibi verdi. Milletvekillerimiz tekmelendi, tartaklandı, Komisyon'a sokulmadı.

Milletin iradesi aşağılandı ve bunu yapan kafa sözde demokrat bir kafa. Hitler kafasıdır, kesinlikle orada demokrasinin 'd'si bile yoktur.

BÖLÜNME YASA TEKLİFİ

Getirilen yasa teklifi bir bölünme yasa teklifidir. Bu teklif 4+4+4 değildir, 8 bölü 2’dir. İkiye bölüyor, toplumu bölüyor. Eğitimi parçalayan bir yasadır.

Bir binanın temelini ikiye bölerseniz iki ayrı bina çıkmaz. O bina yıkılır, sonuç yıkımdır. Eğer sekiz yıllık eğitimi de ikiye bölerseniz, onun sonu da yıkımdır. Ama birisinde yıkılan bir binadır, ötekinde yıkılan bizim çocuklarımızdır.

Bunu özellikle annelerin çok iyi bilmesini isterim. Doğu’sundan Batı’sına hangi görüşte olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, hiç kimsenin çocuklarımızın kaderiyle oynamasına izin vermeyelim.

BİLİM HIRSIZLIĞI YAPANI BAKAN YAPTILAR

Diyeceksiniz ki bu ülkede Milli Eğitim Bakanı var. Milli Eğitim Bakanı, kariyer hırsızlığından yargılanan ve mahkum olan birisi. Bilim hırsızlığı yapan birisinden Milli Eğitim Bakanı yaparsanız sonuçta bu olur zaten.

Unutmayın, arkadaşları var, servet edinmekten başka bir şey görmeyen, doymak bilmeyen servet hırslarını kendi etrafındaki insanları görebilir. O hırslarını tatmin edemeyenler Milli Eğitim Bakanı’nın arkadaşları. Onları görmüyor, yolsuzluk yapanı görmüyor. Ama şunu görüyor. Efendim diyor, bizim öğretmenler az çalışıyorlar, fazla maaş alıyorlar. Evet bunu söylüyor.

Ama ben size şunu söyleyeyim. Bizim rakamlarımız değil. OECD’nin rakamlarını veriyorum. Eğitimde çalışanların yüzde 80’i borçlu. Üçte ikisi ek iş yapıyor. En düşük ücreti Türk öğretmenleri alıyor.

OECD ortalamalarına göre, öğretmenlerin çalışma saati 1663 saat. Bizim öğretmenlerin çalışma saati 1808 saat. Şimdi Milli Eğitim Bakanı’na soruyorum. Bak bakalım İtalya’da, ABD’de, Finlandiya’da, İngiltere’de kaç saat çalışıyor oradaki öğretmenler, bizim öğretmenler ne kadar çalışıyor?

Bu kanun teklifi Milli Eğitim sistemimizin hangi sorununu çözüyor? Velilerin mi, okulların binaların mı sorunlarını çözüyor? Hiçbir sorunu çözmüyor.

Peki aklı mantığı olan demokrasiye inanan, insan haklarına inanan, çocuklarını düşünen bir ülkede, nasıl olurda bir kanun teklifi verirsiniz hiçbir sorunu çözmez.

TEKLİFİN ASIL MUHATABI YOKSUL ÇOCUKLAR

Bu yasa teklifinin asıl muhatabı bu ülkenin yoksul çocuklarıdır. O çocuklar hedef alınıyor, kandırılmak isteniyor. Varlıklıların durumu iyi, çocuklarını ABD’ye Fransa’ya gönderirler. Peki yoksul çocuklar ne olacak?

Sen kendi çocuklarını askere de göndermedin. E peki, yoksulun çocuğundan ne istiyorsun? Düşünün bakın, dört yıllık eğitim okuyacak, dördüncü yılın sonunda 10 yaşına gelecek ve soracaklar “sen hangi mesleği seçeceksin?” 10 yaşındaki çocuk nasıl meslek seçecek?

Liseli öğrenci tercih için etrafına sorar, ailesine sorar. O bile tercihini yapamaz doğru dürüst. Sen 10 yaşındaki çocuğa, yoksulun çocuğuna “bak bakalım hangi mesleği seçiyorsun” diyecek. Seçemiyor musun, al sana bu mesleği buldum oku diyecek.

Yoksul çocuğuyla, varlıklı çocuğun yarışabildiği tek alan ilköğretimdir. Tek yer ama tek yer ilköğretimdir. Şimdi siz yoksul çocuğun elinden özgürce yarışabileceği o yeri de aldınız.

Ben o yoksul insanlara, çocuklarına sahip çıkıyorum. Her anne baba o çocuklara sahip çıksın.

ÜLKENİN GELECEĞİNİ KİNLE YÖNETEMEZSİN

Çocuklar 5 yaşında ilköğretime başlayacak. Annelere söylüyorum, 5 yaşındaki çocuk nasıl okula başlayacak? Anaokulunda bu çocuklara makas tutmayı öğretirler ki, kaslar gelişsin, kalem tutmayı öğrensin.

Başbakan ne diyordu? Bizim yaptığımız düzenleme pedagojiktir diyordu. Allah sizi inandırsın pedagojinin ne demek olduğunu bile bilmez o.

Eğer siz zorbalıkla ve baskıyla halkın iradesini görmezden gelerek, milletvekillerini konuşturmayarak o yasa teklifini yapan zihniyet faşist bir zihniyettir. O zihniyettir doktor Mengele’nin zihniyetidir.

Sen ülkenin geleceğini kinle yönetemezsin. İlkel bir intikam duygusuyla bakın, ilkel bir intikam duygusuyla çocukların geleceğiyle oynanır mı?

28 ŞUBAT'LA HESABIN VARSA ALTINA KURŞUN GEÇİRMEZ ARABA ALDIĞIN ADAMI ÇAĞIR

Varsa 28 Şubat’la hesabın altına kurşun geçirmez araba aldığın adamı çağır. Fakir çocuğuyla senin ne alıp veremediğin var?

Peki ben size soruyorum. 4+4+4’le ilköğretimden mezun olan var mı? E hani düzeltiyordun sen? Yalan üzerine yalan söylüyorlar. Kendisine yalan makinesi dedim, 'Evet öyleyim' dedi, kabul etti.

Bakın şunu kabul ederim. 8 yıllık zorunlu eğitim, şu şu eksiklikleri var. 'Eyvallah' derim düzeltelim. Falan üniversitenin raporu çıkmıştır, düzeltelim. Hay hay düzeltelim. Ön yargılı değiliz. Biz eğitim olayını sadece dar pencereden gören CHP değiliz. CHP olayı sadece ama sadece çağdaş pencereden görmek ister.

Kız çocuklarımızın eğitim süreleri 4,4 yıldan 5,2’ye çıkmış. Rahatsız mı oluyorsun? Çocuklar okuyorlar. Sekiz yıllık eğitimin çık söyle, şu eksiği var. Tamamlayalım. Bunlar az buz işler değil.

Bakın bizim istediğimiz şu. Sekiz yıllık temel eğitim, 12 yıllık temel eğitim adına ne derseniz deyin, bütün çocuklarımızın ortak ders aldığı ve yarıştığı bir alandır.

AMA NASIL BİR DİN EĞİTİMİ

'Biz bunu din eğitimi için getiriyoruz' diyorlar. Bakın buradan sesleniyorum. Din eğitimi getirecekseniz buna karşı olan yok ki. Ama nasıl bir din eğitimi? Yine bu işin uzmanları konuşacaklar. CHP’nin bir özelliği var. CHP inançlara saygılı bir partidir. Bütün dinlere saygılı bir partidir. CHP ilahiyat fakültelerini açan bir partidir, diyanet işleri başkanlığı’nı kuran bir partidir. CHP, dine saygılı bir partidir. CHP dini inançları siyasette kullanmayan bir partidir. CHP her inanca saygılı bir partidir. CHP müminlere ve dindarlara saygılı bir partidir.

KİNDAR OLAN DİNDAR OLAMAZ

CHP’nin karşı çıktığı kindarlar ve münafıklardır. Kindar ve münafıklara CHP çatısı altında yer yoktur. Sen kindarsın, sen münafıksın. Kindar olan insan mümin olamaz. Kindar olan insan dindar olamaz. Kin tutmayız biz. Kine düşmanız biz. Sen kindarsın, sen münafıksın. Sen dini siyasette kullanıyorsun.

TBMM BAŞKANI'NA: KORKULUK MUSUN ORADA


Biz bu kanun teklifini görüştük diye Meclis Başkanı’na gönderdiler. TBMM Başkanı’nın görevi komisyonları da denetlemektir. Bir insan kendini evrak şube müdürü olarak görürse, o kişiye TBMM Başkanı demek haksızlık olur. Evraktan Sorumlu Şube Müdürü’nün görevi, evrakları zamanında gönderir.

Cemil Çiçek TBMM’de Evrak İşleri Şube Müdürü gibi davranıyor. Onun Meclis Başkanlığı yapma kapasitesi yoktur. Düşünün, sayın Erdoğan diyor ki 'Şu gün Meclis’te görüşülecek, şu gün şunlar yapılacak.' Yahu Meclis Başkanı sen misin o mu?

Korkuluk musun orada? Her dönemin adamı olmaktan vazgeç. Acaba ben milletvekili olabilir miyim? Doymadı mı gözün senin?

Bakın kamu ihale kurumu, devlet ihalelerinde yolsuzluk yapılmasın diye kurulan bir kurum. Haramzadeler o kurumun içine yerleşmişler. Şimdi öyle bir düzenleme yapıyorlar ki yolsuzluğu yasal güvenceye bağlıyorlar. Malı götürürsen kimse sana hesap sormaz. Ne için yapıyorlar?

Yolsuzluk yapmayı bir yasa teklifiyle güvence altına alıyorlar. Adı ne? FATİH Projesi. Eğitimde fırsatları araştırma projesi. Fırsat, nasıl malı götüreceğim. Ben sana yürütme organın başısın dedim, sen de evet dedin. Ben de çok iyi biliyorum, yürütme konusunda senden daha iyi bir başbakan daha gelmedi.

KARANLIĞA DOĞRU GİTMEK İSTİYORSUNUZ

Bu eğitim yasası, çocukların sırtından geçinmek, ceplerine el atmak sizi bıktırmadı mı? O dünyaya giderken kefenle gideceksiniz. Malınızla mülkünüzle gitmeyeceksiniz.

20 milyar doları kime pazarlayacaksınız? Hem bu milletin çocuklarının geleceğinden çal, hem de milletin cebinden çal. Bunu her taraf anlatın. Söz mü?

Gözü doymaz haramzadeleri bütün Türkiye’ye anlatmak her yurtseverin boyunun borcudur. Cumhuriyet kuranlar çağdaşlığı hedef koydular. Çağdaş uygarlığı hedef koydular. Millet okullarını açtılar. Şimdi siz bir bölücü projeyi getiriyorsunuz. Karanlığa doğru gitmek istiyorsunuz, yazık günah değil mi çocuklarımıza?

TEKMELEMEZSENİZ ADAM DEĞİLSİNİZ


Tekmeleyeceklermiş. Tekmelemezseniz adam değilsiniz. Medyaya da baskı uyguluyorlar. Aklı olmayan, fikri olmayanın anlatacağı tek şey var. O da kaba kuvvet.

Ödül almaya da gidemedi, gidemez zaten. Bütün dünyada onun maskesini indireceğim. Dershaneleri kaldıracağız dedi değil mi? Hemen arkasından hani bir vatandaş vardı ya, hukuk fakültesinin arka kapısından mezun olan, ‘hayır efendim dershaneleri kapatmayacağız’ diye. Ama ben söyleyeyim. Obama talimat verirse dershaneler kapatılır.

BARİKATLI BULUŞMA

CHP’nin Tandoğan Meydanı’ndaki halkla buluşması “barikatlı buluşmaya” dönüştü. CHP’li Gürsel Tekin’in söylediğine göre ilk barikat daha Ankara girişinde kuruldu.

Türkiye’den Ankara’ya miting için gelen otobüsler tek tek durdurularak Ankara girişinde bekletildi. Mitingin başlayacağı saatte bile hala kürsüden CHP’li görevliler “Gölbaşı girişinde otobüslerimiz tutuluyor. Emniyet yetkililerine sesleniyorum onlara geçiş izni verin diye anonslar yapıyorlardı”

Nitekim miting bu nedenle zamanında başlayamadı.

Kaynak : VATAN
Editör: TE Bilisim