Kimi annesini ve babasını hiç görmedi. Kimi doğduğu yeri bilmedi, toprağında yürümedi. Kimi terk edildiği sokakta ya da camide bulunup karakola teslim edildi. Kiminin adını soğuktan donmak üzereyken getirildiği hastanenin hemşireleri verdi. Kimine çöp yığınları arasında ölmek üzereyken kendisini bulan polisin adı konuldu. Kimi düşünce farklılıkları yaşayıp boşanan anne ve babasının darbesini yedi. Hiç çocuğu olmayan anne ve babalar tedavi için doktor doktor ve hastane hastane gezerken, onlar doğduklarına bin pişman edildi.

Yaşadıkları çaresizlik, sahipsizlik ve kimsesizlik onları yetiştirme yurdunda yaşamaya mecbur etti. Devletin şefkatli ellerine bırakılan bu çocuklar, nereden nereye geldiklerini bilmeden ve hiç birbirlerini tanıyamadan büyüdüler. Devlet yurtta kalan çocuklar için tüm imkanlarını seferber ederken, onları çağın en ileri düzeyine göre yetiştirdi. Yetiştirdi ama bu yetişme onlara ana kucağının sıcaklığını hiçbir zaman veremedi. Tam kendilerini ve çevresindeki arkadaşları tanımaya başladıkları yaşa geldiklerinde yani büyüdüklerinde ellerine bir valiz ile bir miktar para verildi.

Bebekken ya da çocukken getirildikleri yetiştirme yurtlarında büyüdüklerinin farkında bile olmadılar. 18 yıl nasıl geçti anlayamadılar. Yarın ne olacağım korkusu çocukların yüreğini adeta kanser gibi yedi bitirdi. Ne çocukluklarını yaşadılar çocuk gibi, ne gençliklerinin keyfini sürdüler gönüllerince. Evladım diyerek kollarına sıkıca saran bir anne ve babaya hasret kaldılar. Ellerindeki bir valiz ile çıktıkları karanlık yollarda başlarına gelmeyen kalmadı. Kimi uğradığı tecavüzün şokunu atlatamayıp hastane köşelerinde yaşamaya başladı. Kimi hiç tanımadığı görmediği insanların tetikçiliğini yaptı. Kimi ev almak istediği müteahhit tarafından dolandırıldı. Kimi evlenmek vaadiyle kandırıldı. Yaşadıkları çaresizlik çığlıklarını kursaklarında bıraktı. Ve bu yaşa gelinceye onların adam gibi bir hayalleri bile olmadı.

1997 Atatürk Kültür Dayanışma Eğitim Vakfı senedinin kaleme alındığı Mayıs ayı.

Adana’da KanalA’da siyasi program yaparken yetiştirme yurdundaki çekimlerde bir grup erkek çocuk ile röportaj yapmıştık. 18 yaşına hiç gelmek istemediklerini söylediler. Bazıları ağlıyor, bazıları sessizce acılarını yüreklerine gömüyorlardı. Her biri yaşından önce kocaman adam olmuştu. Sanki dünyanın sorumluluğu onların o küçücük omuzlarına yüklenmişti.

Öylesine güzel hayata dair kaygılarını dile getirdiler ki; vakıf senedimizin F maddesi, yetiştirme yurtlarından 18 yaşında ayrılan karanlık ve bilinmez bir geleceğe yollanan en deli çağındaki çocukların sorunlarını ele alarak yerleştirilme ve iş edinmelerini içerdi.

O tarihte değerli eski Bakanımızın dikkatini çeken bu madde, hayata geçirilerek, devlete ait konutlarda gençlik evleri açıldı. Ancak; sayıları ve olanakları az olan bu evler, 14 yıldan bugüne kadar sadece 600’e yakın öğrencinin hayatında ciddi bir rol oynayabildi.

Her yıl ellerinde bir valiz, ceplerinde 2800 TL sokaklara gönderilen, hayata dair hiçbir birikimi olmayan, umutsuz, hayalsiz, yaklaşık 1000 genç, aç kurt gibi bekleyenlerle mücadeleye terk edildi.

Avrupa’da ve Amerika’da gençlere yönelik gençlik evleri ve rehabilitasyon merkezleri ve sayısız meslek edindirme programları ile hayata hazırlanan gençler, devlet baba’nın güvencesinde geleceğe hazırlandılar.

Düşünecek olursak; Türkiye’nin kurulumundan bugüne, terk edilmiş milyonlarca genç, ülkemizin kaderinde nasıl bir rol oynadı ?

Kimlerin elinde tetikçi ve bunun gibi pek çok olayın kahramanı oldu. Sizin düşünce gücünüze bırakıyorum.

Öldürülseler kim duydu ? Kaybolsalar kim işitti ? Kullanılsalar seslerini duyan oldu mu ? Gazetelerin 3. Sayfalarındaki öykülerin kahramanı veya bir intihar haberinin başlığı oldular.

Onlar bizim evlatlarımızdı. Onlar, islami görüşümüze göre, yediğimiz ekmekte, içtiğimiz suda payı olanlardı.

Biz, bugüne kadar onlar için ne yaptık?

İşte AKDEV, Bu sorunun çözümü ile ilgili sayfalar açıyor ve bir proje hazırlıyor.

Umut ediyoruz ki; bu proje Başbakanımızın liderliği ve katkıları ile Türkiye’ye imza atacak bir değer taşıyor.

Tüm toplumun el ele olması gereken bir proje bu. Müteşekkir olduğumuz devletin sosyal hizmetlerinin, Bu yavrulara 18 yaşına kadar verdikleri emeğin heba olmaması mücadelesi bu.


Gençlik evindeki korunmalı mutlu çocuklarımız. Ya diğerleri ? Sokağa bırakılanlar şimdi neredeler ?

GÜL  KARYALDIZ
(AKDEV) Atatürk Kültür Dayanışma Eğitim Vakfı Genel Başkanı
BİLGİ : www.akdev.org 

Editör: TE Bilisim