Bayram elbette ilk önce çocuklara geliyor… Bir şekerle, bir oyuncakla mutlu olurlar… Çocukluğumun bayramlarını arıyorum. Yeni kıyafetleri alıp sabah erkenden giymek için beklediğimiz o güzelim bayramlar nerede? Zaman mı değişti, biz mi değiştik? Değişen yoksa bayramlar mı? Aslında değişen akıp giden zaman ve beraberinde getirdikleri… Bayram artık pek çokları için tatil anlamını taşır oldu. Oysa manevi boyutu nerede kaldı? Eskiden komşularımızla bayramlaşır, anneane, babanne tüm akrabalar ziyaret edilirdi…

Yaş ilerledikçe tabii ki sonra bi bakıyorsunuz sevdiklerimizin çoğu aramızdan ayrılmış… O yüzden benim için bayramlar hüzünlü geçiyor genelde… Bir arkadaşım sormuştu; “bayram hüzünlü olur mu hiç?” diyerekten… Genç yaşta insan babasını kaybedince öyle oluyor! 25 yıl dile kolay!… Eminim bu şekilde olan tek ben değilim ama bakıyorum, halam yok, yeğenlerim yok… Büyük annem, büyük babam yok… Geriye hatıralar kalıyor… İster istemez hüzünleniyor insan. İnternet çağında iletişimin en yoğun olduğu dönemde yalnız olmakta zor!

Az önce sevgili arkadaşım Seyhan Erdağ’dan bayram mesajı geldi, öncesinde Gülden Karaböcek’ten. Dün sevgili İlhan İrem aradı, telefonda bayramlaştık… Bazen insan kalabalıklar içerisinde yalnız olabiliyor, ya da sevgili Yıldız’ın (Tilbe) dediği gibi; ‘Yalnızken de kalabalık olabiliyor’

Medya dünyasında sanatçılar için hep “vefasızdırlar” deyimi kullanılır ama benim dikkatimi çekti, medya sektöründen arayan 2, 3 arkadaşım varken bakıyorum hiçbir bayramda beni unutmayan Sibel Can, İlhan İrem, Gülden Karaböcek, Yıldız Tilbe, Davut Güloğlu ve Serpil Örümcer’i anmadan geçemeyeceğim.. İnsanların makam ve mevkileri, şan ve şöhretleri farklı olabilir ama benim için önemli olan onların yaklaşımları vermiş oldukları değer… Bunlar elbette ki karşılıklı ama medya dünyasında ki çekememezlikleri gördükten sonra, sanatçı dostlarımın daha çoğunlukta olduğunu söylemeliyim. Murat Evgin ve Erol Evgin de çok özel iki dost, çok önemli iki sanatçı… Değer verdiğim arkadaşlarım tabii ki var ama sanırım gözden ırak olunca insan biraz gönülden de ırak oluyor…

El öpüp para toplamak, şeker toplamak… Küçücük şeylerle mutlu olmak. İşte Bayram bu…

2008’lerin Türkiye’sinde ama maalesef ‘Ramazan Bayramı mı desek, Şeker Bayramı mı desek’ bunu tartışıyoruz! ‘Şeker Bayramı’ deyişi bayramda şeker, çukulata ikram edilmesiyle gündelik dile yerleşmiş. Dini bayramlar olduğunu herkes biliyor… İşsizlik, ekonomik kriz almış başını gitmişken bunlar mı konuşulmalı Allah aşkına..

Herkese buradan İlhan İrem’in 14 Haziran’da Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan “Öteki Dünya Diktatoryası” adlı yazısını okumasını tavsiye ediyorum. Büyük usta önemli tespitler yapmış: ‘Cehaletin ve ahlaksızlıkların tavan yaptığı bu güzelim ülke, Takunya Cumhuriyeti’ne dönüşmüştür.’ Yazıya http://kopru.fisek.com.tr/ adresinden yazılar bölümünden ulaşabilirsiniz.

Herkesin Bayramını en içten dileklerimle kutlar, sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim…

Her şey gönlünüzce olsun..


OLCAY ÜNAL SERT  (30.09.2008)