Sevgili Evrim zamansız aramızdan ayrılarak hepimizi derinden üzdü… Keşke sonu böyle olmasaydı… Facebook’ta sayfasına yazdığı o sözler, yaşadığı bunalımı özetler gibi: “Boş uzun bir yol…”



Kalabalıklar içinde yalnızdı Evrim… O dost görünüp, sırtını dönenleri gördükçe daha fazla dayanamadı belli ki… Facebook’ta ki sayfasından haykıran Evrim’i hiç kimse duymadı… Şimdi ne kadar üzülsek az… Medya dünyası şokta ama o görmezden gelenler bilsinler, artık hiçbir şey Evrim’i geri getiremez… Ve bunda sizinde payınız var…



Sanat ve medya dünyası kaygan zemindir… O yüzden kimin dost, kimin düşman olduğunu çoğu kez anlayamazsınız… Anlayabilmek için ise işsiz kalmak yeterlidir… Ekstradan ekstraya koşan sanatçı ile teklif gelmesini bekleyen unutulmuş sanatçı bir olmadığı gibi, işten işe koşturan gazeteci ile işsiz kalan gazeteci de aynı değildir…



Birisinin telefonu hiç susmaz, sürekli çalar, hatta; randevu teklifleri çoğunlukla karşı taraftan gelir, işsiz gazetecinin telefonu ise yavaş yavaş kesilmeye başlar… Hatta, zamanla hiç çalmaz… ‘Canım, ciğerim’ diyen meslektaşları, arkadaşları birer birer unuturlar, aramaz olurlar…



Evrim Çalışkan gibi 8 yıl boyunca Güneş Gazetesi’nde başarıyla çalışan genç bir gazeteciye sahip çıkamayan medya dünyası, hatayı içinde aramalıdır…



Hatır ahbap ilişkisiyle işi bilmeyen kişiler işe alınırken, mesleğinde kıdemli, başarılara gark olmuş çalışanları görmezden gelirler… Yandaş Medya, Dinci Medya, Laik Medya derken bu kadar bölünmüşlük içinde pek çok çalışan mağdur edilir… Çalışmayanların halini ise hiç sormayın..!



İşsizlik maaşı gelişmiş Avrupa ülkelerine ki gibi iş bulana kadar sürekli olsa, Evrim Çalışkan gibi meslektaşlarımız bunalıma düşmez, düştüğünde de intiharı tek yol olarak görmezdi… Türkiye de maalesef işsizlik maaşını sürekli almayı bırakın, işsiz vatandaş hasta olsa hastaneye gidince bakılmaz… En son yıllarca Hürriyet Gazetesi’nde çalışan bir meslektaşımız zar zor çıkarttığı Yeşil Kart’la hizmet alabiliyor… Oysa bu arkadaşımız en iyi şartlarda hizmet almayı hak etmiyor mu?



İŞKUR ve Mesleki örgüt gruplarından, çalışma arkadaşlarına kadar hepimiz suçluyuz… Bir yerlerde hata yaptık ama nerede? Evrim’in canına kıydığını unutup, işten çıkaran gazeteyi haklı çıkartmaya çalışanlara ise bir çift sözüm var; Kral Çıplak..!



Makam ve mevki sahipleri, yerlerini korumak için debelenip dururken, kendisine rakip gördükleri meslektaşlarının da ayağını kaydırmayı marifet sanırlar…



İŞKUR içinde aynı sözlerim geçerli… Biriken ve kullanılmayan işsizlik ödeneğinden ödeme yapılsaydı Evrim belkide bugün hayattaydı…. İşsiz kalan meslektaşlarımıza “Kaynakçılık eğitimi alabilirsiniz” diye yazı göndereceklerine keşke uzmanlık alanında bir iş önerselerdi… Hiç mesleki eğitimi olmayanlardan yeteneği olanlara o eğitimi versinler ama işsiz gazetecilere o yazıyı göndermesinler lütfen…



Evrim Çalışkan’ın Facebook’ta ki sayfasına bakınca vefatının ardından meğer ne çok seveni varmış diyebiliriz ama yaşarken neredeydi herkes ? Neredeydik ?



Bir yerlerde hata yaptık ama nerede?



Facebook’ta ki sayfasında yazdığı gibi… “Boş uzun bir yol…



Belki Evrim biraz daha dayanıklı olsa birileri çıkacaktı ama artık çok geç… O teknede balık tutan adam yok artık…



Yazımı Evrim’in Facebook’ta ki sözleriyle bitiriyorum…



“E buraya çok az insan geliyor, çok insan gidiyor. Kalanda bekliyor ama bazen çok uzun bekliyor.Yani hani mesela zannediyorsun ki bir yoldan birisi gelecek, boş uzun bir yol, devamlı ona bakıyorsun.. Sonra kimse gelmiyor…”



Evrim’cim, mekanın Cennet Olsun…



OLCAY ÜNAL SERT  (11.11.2010)