Oyuncunun lügatında 'sınır' kelimesi olmamalı

Kalbimdeki Deniz dizisi ile tanıdığımız Zeynep Şarlıgil, oyunculukta asla rol seçmediğini söylüyor ve ekliyor, "Oyuncunun lügatında 'sınır' kelimesi olmamalı. Çünkü bu durum karakteri sabote eder."

Röportaj: Olcay Ünal Sert

Zeynep Şarlıgil kimdir: 

​İstanbul doğumlu. Lisans eğitimimi İstanbul Üniversitesi'nde Sanat Tarihi üzerine yaptı. Masterı bitirdikten sonra bir süre Sanat Tarihi danışmanlığı yaptı. Kenter Akademi'de tiyatro eğitimi aldı. Ayla Algan'dan  kamera önü oyunculuğu üzerine eğitim gördü. Peter Brook Workshop'una katıldı. Özel Tiyatrolarda birçok oyunda görev aldı. 

Kısa filmlerle başlayan sinema kariyerine uzun metrajlarla devam kararı alarak, “Sizi Seviyorum”, “Şov Bizınıs”, “Pak Panter” filmlerinde rol aldı.

2012 yılında Amerikan Kültür Derneği ile ortak çalışan Uniact Studio adlı drama okulunda Sanat Tarihi dersi vermeye başladı. Bu sırada Anthony Vincent Bova'nın workshop programından sertifikasını aldı. 

2006 yılından itibaren televizyon dizilerinde oynamaya başladı. 

Star TV'de yayınlanan "Aşkın Bedeli" adlı günlük dizide başrolü üstlenerek "Sedef" ve "Selen" adlı ikiz kardeşleri canlandırmıştır. Daha sonra TRT1'de yayınlanan "Diriliş Ertuğrul" adlı dizide "Eftelya" karakteriyle izleyiciyle buluşmuştur. Kandemir Konduk'un yazıp yönettiği "Kadınlar Hep Gülmeli" adlı tiyatro oyununda yer alan oyuncu halen "Kalbimdeki Deniz" dizisinde Şebnem karakterini oynamaktadır. 

Küçük yaşlardan beri oyuncu olacağım diyor muydunuz?
 
İlkokuldan beri tiyatro oyuncusu olmak istiyordum. Bu isteğime sinema ve dizi oyunculuğunu da ilave ederek idealime ulaştım. Bu uzun bir süreç tabi ki. Sürekli kendinizi geliştirmeniz gerekir. ‘Ben oldum’ dediğiniz anda bitersiniz!
 
-“Kalbimde ki Deniz” dizisinde canlandırdığınız “Şebnem’ rolünden biraz bahseder misiniz? Nasıl bir rolü oynuyorsunuz? Yeni sezonda izleyiciyi ne tür sürprizler bekliyor?
 
-Şebnem; bana göre, olgunlaşmamış, sevgiyi, aşkı prensipleri olmadan yırtıcı ve bencil bir şekilde yaşamaya çalışan uçurumun kenarında dolaşan bir kız. Bu yüzden de hayatını çıkmaza sokmakta çok başarılı. Evli erkeklerle ilişki kurmama konusunda çok kararlı gözükse de, prensiplerine sahip çıkamadığı için Hülya karakteri tarafından kandırılıp, onun kötü niyetine kolaylıkla alet oluyor. Aslında kıvrak zekâsı ve özündeki iyi niyet onu dizinin mutlak kötüsü olmaktan kurtarsa da onu intihara sürükleyen aptalca hamleleri bu sezon saflığını kaybetmesine neden olacak gibi duruyor. İntikam hırsıyla yanıp tutuşan Şebnem, Hülya'nın felaketi olmaya aday.
 
-Bundan sonra ki önceliğiniz dizi mi sinema mı olur? Rol seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Dizi ve sinema ikisi birden olabilir. Öyle bir ayrım yapmıyorum. Önemli olan senaryonun iyi ve istediğim gibi olması. Rol seçerken karakter ayrımı yapmıyorum, projeye dikkat ediyorum. Proje ilgimi çekiyorsa karakterin ne olduğu benim için önemli değil. Önceki işlerime bakarsak çok farklı karakterleri canlandırdığımı görürsünüz. Bir projede örneğin biri melek, diğeri şeytan ikiz kardeşleri oynadım. Başka bir projede tapınak şövalyesiydim. Oynadığım karakterlerden biri evli ve çocuklu, kocası tarafından aldatılmaktan korkan bir kadındı. Şebnem ise o korkulan kadın profili… Farklı tiplemelere girmekten keyif alıyorum.
 
“KURALLAR OYUNCUYU SINIRLAR”
 
Sette kurallarınız varmıdır?
 
Kurallar oyuncuyu sınırlar. Oyuncunun lügâtında "sınır" kelimesi olmamalı. Sınırladığınız her şey canlandıracağınız karakteri sabote eder. Dolayısıyla kendimi sınırlamaktan çok rolüm dâhilinde ulaşabildiğim her noktaya ulaşıp, kendimi beslemeye çalışıyorum.
 
-Oyunculukta hedefleriniz nelerdir?
 
Oyunculuk görsel bir sanat. Kendi fiziksel fonksiyonlarımı anlamak ve geliştirmek, bunu yaparken de oyuncu olarak performansımı ileri bir noktaya taşımayı hedefliyorum. Hobilerimi ve eğitimlerimi buna göre seçiyorum. Mesela en son katıldığım workshop fiziksel tiyatro üzerineydi.
 
-Hobileriniz nelerdir?
Hobi olarak da binicilik, motorsiklet, aerialsilk gibi hem zevk aldığım hem de kamera önünde veya sahnede işime yarayacak seçimler yapıyorum.
 
“SEVMEK, SEVİLMEK VE BİRBİRİNE SAYGIDA KUSUR ETMEMEK ÇOK ÖNEMLİ”
 
- Kısa bir sure once işadamı Tarık Şarlıgil ile Sait Halim PaşaYalısı’nda evlendiniz. Evlilik hayatınızda neleri değiştirdi ? Herkese tavsiye ediyor musunuz evliliği?
 
Evlenip sahip olduğumuz aileyi genişlettik ve kendi küçük ailemizi kurduk. Bu çok mutlu ve huzurlu bir duygu. Her zaman birbirini seven, neşeli ve kalabalık bir ailem olsun istemiştim. Artık sofralarımız daha keyifli, onun ailesi ve benimkiler bir arada çok güzeliz.
 
Herkese tavsiye ediyor muyum sorusuna gelirsek... Tabi ki ederim ama evlenmek için doğru insanı bulana kadar acele etmemek gerekiyor bence. Size göre yanlış bir insanla aceleye gelmiş bir evlilik son derece travmatik bir süreçten geçmenize yol açabilir.
 
Sevmek, sevilmek ve birbirine saygıda kusur etmemek çok önemli. Kadının ve erkeğin maddi manevi her konuda birbirine destek olması gerekli. Yaşadığınız koşullar ne olursa olsun kadının kendi ayakları üzerinde duruyor olması, hayatta becerikli ve aktif duruşu birlikteliğin tek bir tarafa yükünü hafifletir. Sadakat ve güven şart. Can yoldaşı olmak lazım aslında...
“KENDİMİ RAHAT ve İYİ HİSSETTİĞİM KIYAFETLERİ SEÇERİM”
 
- Sizin için moda nedir? Kıyafet seçerken nelere dikkate dersiniz?
 
Moda; literatürde belli bir zaman diliminde etkin olan toplumsal beğeni olarak ifade edilir. Bu tanımdan yola çıkarsak bence ben modayı ciddi şekilde takip eden biri değilim. Proporsiyonuma uygun olan, kendimi rahat ve iyi hissettiğim kıyafetleri seçerim. Ancak günümüzde modanın zamansız olduğunu düşünüyorum. Modacı arkadaşlarımdan her yedi yılda bir modanın güncellenerek tekrar ettiğini duyuyorum. Bu yüzden aslında olabildiğince özgün ve kendi tarzını yaratarak giyinmeyi tercih ederim. Bu tercihimle de günümüz moda anlayışına uyum sağladığım söylenebilir.
 
- Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Motorsikletle geziyorum ya da spora gidiyorum. Evdeysek eşime yemek yapmayı seviyorum.
 

Röportaj: Olcay Ünal Sert / Vatan Gazetesi

Editör: TE Bilisim