KAREL: OYUNCULUĞUM DAHA YENİ FARK EDİLDİ

Üzerim tarih kokuyor…”

-Tarihi dönem dizisinde oynamak nasıl bir duygu?
-Üzerim tarih kokuyor. Çok keyifli tabii ki. Benim için ilk deneyim oldu. Büyük keyif alıyorum.
-Kasım karakterini oynuyorsunuz dizide. Osmanlı tarihini araştırdınız mı?
-Tabi, 1,5 sene kadar, bunun çalışmasını yaşadık biz. Bu dönemle alakalı bir ansiklopedi kitap okumuşumdur. Lâkin Kasım karakteri daha joker bir karakter baktığınız zaman. Tarihte o dönem olarak olmayan karakter o yüzden daha sürprizlere açık. Bu bölümde acaba ne tür oyunlar kuracak dediğimiz eğlenceli bir karakter. O yüzden tarihin dışında benim özgürce bir şeyler katmam daha olumlu oluyor açıkçası. Geçmişte yaşayan bir karakter olmadığı için daha rahat davranıyorum.
-“Çok çabuk sıkılıyorum, 13 bölümlük anlaşma yaptım” demişsiniz…
-Öyle dedim ama benim Yaprak Dökümü’de öyleydi, 5,5 yıl sürdü. 5 bölümdü anlaşma 174 bölüm çektim. En uzun projemdir. Açıkçası projede karaktere çok önceden çalışmayı seviyorum. Karakter oturduğu zaman sıkılma değilde açıkçası, o karakteri tamamladığınız zaman beni başka heyecanlandıran işler yapmak istiyorum açıkçası. Diziler fazla uzun olduğu için; 1 sene, 3 sene, 5 sene, mümkün mertebe 13 bölümlük anlaşma yapıp o heyecanları diri tutmak adına, daha sonra ne olacak, daha sonra ne yapacağız diye düşünüp kısa vadeli işler yapmayı daha çok seviyorum. 5 sene bir projede olunca artık en kıymetli proje bende iki senedir.

Oğuz salon adamıydı, Kasım daha cengaver… “

-Oğuz’dan sonra Kasım bence çok farklı bir karakter.
-Ben açıkçası oyunculuğumun daha yeni fark edildiğini düşünüyorum. Çünkü Oğuz karakteri daha salon adamıydı, takım elbiseli bir adamdı. Burda daha cengaver, daha sert bir karakter var. Kısa vadede benimsendiği ve takip edildiği için, Kasım karakterini oturttuğumu düşünüyorum. Bu daha ama başı, yapmak istediğim çok şey var.

Tolga Karel, yurt dışında Arap dizisinde oynayacak!

Neler yapmak istiyorsunuz?
-Yaza doğru bir fotoğrafçıyı oynayacağım proje var. Mısır’da Araplarla yapacağım bir başka proje var. O da bu arada bir ilk. İlk defa Türk bir oyuncu yurt dışında bir Arap dizisinde oynayacak… Onun dışında ‘Gerçek Aşk’ diye yapmak istediğim bir sinema projesi var. Onunda çalışmalarını ben yapıyorum o da orta aşamalara geldi. Beni bunlar heyecanlandırıyor.

Günümüzdeki aşkları çok hızlı…

-Günümüzde ki aşkları nasıl buluyor sunuz?
-Çok hızlı buluyorum. Her şey teknolojiyle birlikte çok hızlı yaşandığı için aşkları da çok hızlı buluyorum, çok çabuk tüketiliyor. Aşık oluyorsunuz, onu tabi hemen tüketiyorsunuz, dolayısıyla evliliğe geçemiyorsunuz, sıkıntı oluyor. O yüzden daha ağır, daha tadında, olması tercihimdir.

Eşim setten yüzümü görmüyor!

-Evlilik nasıl gidiyor ?
-Valla 15 gün kaldı işte benim ilk çocuğa. O çok değişik bir tecrübe tabii ki, böyle zor şartları olan bir sektörde aile kurabilmek ve bunun arkasında durabilmek, gerçekten çok zormuş. Hayatımın hiçbir evresinde bu kadar zorlanmamıştım, doğrusu. Bitmeyen saatler, geceler, bilinmeyen programlar, revizyonlar…
-Günay hanım mutlu mu ?
-O benle mutlu değil bu aralar ama. Yüzümü görmüyor ki kadın setten. Geliyorum, gidiyorum… Çünkü böyle bir iş yaptığınız zaman, ev hayatınızı düzenli yaşamak mümkün değil, çok zor! İnşallah taşlar yerine oturur diyorum hepimiz için. Bu aralar öyle zorluklar var ama çocuk olduktan sonra kimse tutamaz beni.
-Kaç bölüm kaldı?
-Şu an için sezonu bitirmemiz için iki bölüm kaldı.
-Öldürüp mü gönderiyorlar genelde tarihi filmlerde?
-Yok, öldürüp öldürmeme meselesini henüz konuşmadık. O da yanlış anlaşılmasın; ben 13 bölümlük anlaşma yaptım, ondan sonra devam edebilirim de, şartlar ne olur şimdiden bilemem.

Bundan 89 yıl önce Osmanlıydık”

-Osmanlı döneminde ki entrikaları nasıl buluyorsunuz?
-Çok ciddi bir pandomim kutusu olarak görüyorum. Bundan 89 yıl önce biz Osmanlıydık zaten. Dolayısıyla unutturulan bir dönem yaşadığımızı düşünüyorum! O devrimler, sol-sağ meselelerinden dolayı olan darbelerle ilgili dönemlerin, yeniden tartışmaya açılmasından çok mutluyum. Muhteşem Yüzyıl’la başlayıp, Fetih ile devam eden aslında ‘Osmanlı Kıyam’ ile de olgunlaşma dönemini yaşıyoruz. Buradan da şunu anlıyoruz; hem bizim Türk halkımızın, hem de yabancı devletlerin, bizim tarihimize ne kadar meraklı olduğunu görüyoruz.

İlk defa bir bir erkek seyirciye iş yapıyorum”

-Peki Harem’de olmak istermiydiniz?
- Açıkçası yönetmenim olmak çok isterdi. Niye ben bir harem çekemiyorum diye… (gülüyor) Ben aslında ilk defa bir erkek seyirciye iş yapıyorum, bu benim içinde bir ilk…
-Osmanlı döneminde ki çok eşlilik ilgi çekiyor..
-Tabi canım, Sadrazam’ın kaçtane çocuğu varmış… (diyerek yönetmene takılıyor)


Ucuz magazine prim vermemek lazım!

-Bir dönem magazin haberleriyle çok gündeme geldiniz… Alkol sorunu var gibi haberler yer almıştı… Rahatsızlık duydunuz mu o dönem?
-Ya onlar olması gereken bir dönemmiş. Ben 23 yaşımda şöhret oldum, 10 senedir oyunculuk kariyerime devam ediyorum. Bu on sene içinde bunlarda yaşandı tabi. Ama şimdi daha derli toplu olduğumu, daha büyüdüğümü düşünüyorum. Kimliğimin de artık oturduğunu düşünüyorum, birde pişman değilim açıkçası, iyi ki de yaşamışım ama ucuz magazine prim vermemek lazım. Bundan sonra daha çok oyunculuğum konuşulsun istiyorum.

Türkan Şoray’la oynamak muhteşem bir şey”

-Türkan Şoray’la oynamak nasıl bir duygu ?
-Şûh bir kadın, ahenkli bir kadın Türkan Şoray. Bende şanslı bir adamım. Kariyerimde Türkan Şoray’la oynamak, böyle büyük bir isimle devam etmek, muhteşem bir şey benim adıma.
-Önümüzde ki hafta Anneler Günü, özel bir hazırlığınız var mı?
-En büyük hazırlığım çocuk işte… Anneler Günü ile çocuğu bir araya getireceğim ki ikisi bir arada çıksın. İsmi kısmetse Cihangir Can Karel olacak…
Yeşilçam’da çok güzel erkekler, çok güzel kadınlar vardı ama o noktayı bir türlü geçemediler.”

-‘Yapmak istediğim çok şey var’ dediniz, hedefleriniz neler?
-İlk defa Balkanlar ve Orta Doğu Starlığı açıldı benim jenerasyonumla. Benim yaptığım dizi şu anda 49 ülkede yayınlanıyor. 100 milyondan fazla bir seyirci kitlesi sağlıyor bana Yaprak Dökümü. Bu dizide ‘Osmanlı Kıyam’ daha vizyona çıkmadan Yunanistan dahil 16 ülke de yayınlanıyor. Bu kota kırılamıyordu, aslında bu kapıda açılamıyordu. Bizim jenerasyonla açıldı. Açıkçası Türkiye’de bir yere gelirsiniz, Yeşilçam’da çok güzel erkekler, çok güzel kadınlar vardı ama o noktayı bir türlü geçemediler. Şimdi, benim öyle hedefim var, yurt dışında bir şeyler yapmak istiyorum. Arabistan, Ortadoğu ve Balkanlar tarafında daha da geniş kitleye yayılırsam, daha da uzaklarda görünürüm, ülkem adına açıkçası bunu istiyorum.
Türkiye, Ortadoğu ve Balkanlar’ın Hollywood’udur”

-Herkes Hollywood’a açılmak ister, siz Arabistan’a Afrika’ya…
-Türkiye dünyanın parlayan bir yıldızı, dolayısıyla bence Orta Doğu ve Balkanların Hollywood’udur Türkiye! O yüzden ekstra Hollywood’a açılmama gerek yok. Eskiden, Hollywood’a açılalım derdik, şimdi açıkçası Hollywood’dan geliyorlar.

Çılgan ve marjinal anılmak keyifli bir şey…

-Tolga Karel deyince insanın aklına hep marjinal ve çılgın birisi geliyor…

-Bu çok güzel bir şey, bunun akla gelmesi, bunu verebilmek çok keyifli bir şey. Çünkü, yaşadığımız hayatın böyle renklere ihtiyacı var diye düşünüyorum. Çünkü bu yok edildi. 90’lı yıllara baktığımız zaman Cem Karaca’lar, Aysel Gürel, hatta iş adamlarına bakınca Sakıp Sabancı falan vardı. Bu insanların hepsi renkli insanlardı. Biraz renkleri tükettik biz açıkçası, biraz tek tip insan olduk. Ama bu muzır, yaramaz çocuğu verebilmişsem eğer ne mutlu bana. Çünkü bu benim.
-Çılgınım diyorsunuz o zaman…
-Her zaman içim kıpır kıpır benim. İçimde bir çocuk var ve hiçbir zaman bunu ölene kadar öldürmeyeceğim.
-Sinema filmi çektiniz mi hiç ?
-Yurt dışında Fransız filmi var bir tane. Üniversite’de okuduğum yıllarda ‘Denizin Çocukları’ diye bir filmde oynadım Gerrard Deperduei ile. Onun dışında geçen yıl bir film yaptım Tuğçe Kazaz’la ‘Geçit’ diye. Bu sene vizyona girecek. Onun dışında genelde sektörel çalışmışımdır. Yabancıyla başlayan, Yaprak Dökümü ile devam eden ve onun dışında ‘Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam’. İyi ve kaliteli senaryo geldiğinde sinema filmi yapmak istiyorum, tabii ki devam edeceğim.

Tuğçe’nin yolu bahtı açık olsun…

-Tuğçe Kazaz’ın oyunculuğunu nasıl buldun?

-Çok kaliteli, çok keyifli buldum. Model olmasına rağmen bu işe kafa yoruyor. Kafa yorup, emek harcadığınız zaman olur. Tuğçe’nin çok iyi ve önü açık bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.
-Şimdi Kenan İmirzalıoğlu’yla da yeni bir diziye başlıyor. Osman Sınav çok beğenmiş.
-Yolu bahtı açık olsun. İnşallah uğurlu gider. Kenan İmirzalıoğlu’da benim çok eski arkadaşımdır, 97 senesinden.
-Deli Yürek zamanları mı?
- O zamanlardan. Biz Best Model Yarışması’na beraber girmiştik öyle söyleyeyim.
-Siz kaçıncı olmuştunuz?
-Ben Best Prens olmuştum. Singapur’a gidip Asya Güzellik Yarışması’nda 1. oldum. Kenan’da Best Model olmuştu, o yıllardan tanışırız. İyi bir ekip olurlar inşallah, dokuları uyar. Oyunculukta ve dizilerde bu çok önemli bir şey. Ben karşılıklı dokuya çok inanırım, kadın erkek ilişkisine. O nokta çok daha inandırıcı olursa seyirciye çok daha güzel geçiyor. İnşallah muvaffak olurlar yollarında.

Bizim jenerasyonun oyuncularıyla yurt dışına çok güzel bir kapı açıldı… “

-Kıvanç Tatlıtuğ son yıllarda Türkiye’nin Brad Pitt’i gibi oldu, yurt dışına da açıldı. Onu nasıl buluyorsun?
-Çok güzel bir şey, güzel bir kapı açıldı çünkü. Eksiğimiz şu: Kıvanç Tatlıtuğ için söyleyebilirim, Burak Özçivit için söyleyebilirim; Çağatay Ulusoy’da çok sevdiğim bir kardeşimdir, ailecek görüşürüz… Çok iyi değerlendirilmesi lazım. Bir kapı açıldı ok! Ama bunlar için çok ciddi bir ekip çalışması gerekir, eğer marka olmak istiyorlarsa, orada ki bağlantılarınız, ilişkileriniz, orada ki sistemlerle ilgili kişiler gerekiyor. Marka olmak tek başınıza yapabileceğiniz bir şey değil. Bu tarafımız eksik. Dizi endüstrisi yurt dışına açıldı, diziler çok izleniyor, beğeniliyor, bunun zamanla tamamlanacağını düşünüyorum. Ben açıkçası böyle ekibimi kurdum. Dolayısıyla basın danışmanlığı, menejerlik tarafının güçlendirilmesi gerekiyor. Böyle olursa bu ülke gerçekten kendi starlarını yaratacaktır. Sadece bunun daha da büyümesini sağlayacak bir yapılanma gerekiyor. Bu yoldan Kıvanç’da gidiyor, Burak’da gidiyor, bu dönem şanslı bir jenerasyon. Aslında bunlar Yeşilçam oyuncularının hepsinin hayaliydi.
-Türkan hanımla da onu konuştuk, çok zor şartlar altında çok samimi filmler yapmışlar…
-Bir Türkan Şoray bugün benim gözümde gerçekten bir Sophia Loren’dir. Benim gözümde bir stardır ama endüstri anlamında Türkiye o dönem kapalı bir ülke olduğu için yurt dışına fazla açılamadılar. Bu dönem şanslı bir dönem, inşallah bizde iyi bir şekilde değerlendirebiliriz..

Her erkek aslında vücudunda % 40 kadınlık taşımalı. “
- “ %40 Kadınım” diye haberler çıktı bugün medyada, doğru mu bu?
- ‘Kadınım’ demedim! Kadın ruhunu bilen bir adamım dedim. Twitter’da ayrıca trend topic olmuş, bir sürü de şey söylenmiş; acıyorum! İnsan kromozomunu incelediğiniz zaman, iç yapıya baktığınız zaman, her ekeğin vücudunun yarısı kadındır, ya da her erkeğin vücudunda bu vardır. Bu söylediğim niye bu kadar iligi gördü ve tartışıldı ben hayret ettim açıkçası. Halbuki çok doğal bir şey söylemiştim.
Böyle gay mi olur?”
- İlk zamanlar gay dedikoduları da vardı gerçi ama…
- Ya gay nasıl olur, 15 gün sonra çocuğum oluyor… (gülüyor)
- Yok onu demek istemedim, geçmişte vardı ama böyle dedikodular dimi onu sormak istedim…
-Geçmişte vardı tabi…

Her erkek aslında vücudunda % 40 kadınlık taşımalı.”

Benim hiçbir zaman araba marka merakım olmadı, futboldan, erkekler arası yapılan muhabbetlerden hoşlanmadım. Ne bileyim kadının ahengi… Buna tabii ki tek boyuttan bakmamak lazım. Kadın sevgili anlamında değil, dostum, teyzem, vs.. Her hangi bir arkadaşında kadın olabilir. Bir erkek kadın ruhu taşımazsa zaten o ilişki yürümüyor işte… Her erkek aslında vücudunda % 40 kadınlık taşımalı.

Cinsellik hâlâ tabu…

-Cinsellik tabu mu hâlâ ?
-Evet ya. Hâlâ bunu bir tık aşamadık. 90’lı yıllarda doğan çocukların, bir jenerasyon sonra doğan çocuklarıyla bunun aşılacağını düşünüyorum. Şu anda Türkiye’de ki kadın anlayışının gelenekselle modern kültürün arasına sıkışmış olduğunu düşünüyorum.
-Oysa Türkiye Zeki Müren, Bülent Ersoy gibi çok radikal sanatçıları çıkarabilmiş bir ülke.
Yani annelerimizi düşünürsek onlar daha geleneklerine, göreneklerine bağlılar, şu anı düşünürsek, modern bir sunum var, sosyal medya, internet çağı ile. Bence şu anı düşünürsek, kadın olarak, kız olarak şu anki jenerasyon hayatını yaşıyor. Bunun çelişkisini yaşayanlar var ama bir jenerasyon sonra Türkiye bunu atlatacaktır. Bir jenerasyon sonra medeniyet, kadın medeniyeti kendini bulacaktır !
-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı ?
-‘Osmanlı Vampirleri’ni çekeceğim. Yurt dışında vampir hikayeleri varda Osmanlıda olmaz mı? Fantastik bir film tadında çekeceğim. Ayrıca moda fotoğrafçılığı da yapıyorum biliyorsun. Çektiğim şey de inşallah dizi anlamında, sinema anlamında birilerine ilhan verir.
-Vampirler hep filmlerde oluyor, gerçekte de varmıdır sence?
-Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Bir düşünsene böyle bir ortamda benim için çok şaşalı kıyafetler, makyajlar ortaya çıkacak.

Röportaj: OLCAY ÜNAL SERT / AKŞAM LIFE (13 Mayıs 2012 Pazar)
Editör: TE Bilisim