CAN DÜNDAR, İŞTEN ÇIKARILDIĞINI NASIL ÖĞRENDİ? İŞTE ÜNLÜ YAZARIN AÇIKLAMASI!<br /> <br /> Geçen hafta İstanbul'un güzelim teraslarından birinde oturduk:<br /> <br /> Ben, Derya (Sazak), Fikret (Bila)...<br /> <br /> Meslekte 30 yıldır aynı yolları kimi zaman yanyana, kiminde sırt sırta arşınlamış üç gazeteciydik.<br /> <br /> Babadan servet devralmamış, meslekte hazıra konmamış, her mevkie çabayla, sabırla, gayretle tırmanmış üç meslektaştık.<br /> <br /> Yazılı basının farklı mecralarında birbirimizi izleyerek, kollayarak, atlatarak, özenerek yetişmiştik.<br /> <br /> 12 Eylül kâbusunu Ankara'da yaşamıştık.<br /> <br /> Danışma Meclisi'ni parlamentoda karşılamıştık.<br /> <br /> Kapanan partiler, devrilen liderler görmüştük; baskıya, zulme tanık olmuştuk.<br /> <br /> 12 Eylül'de sansürü delmeye çabalamış, 28 Şubat'ta cadı avı sürdüren, kelle isteyen askere direnmiştik. <br /> <br /> Mesleğimiz dışında bir işe bulaşmadan, olmadık işler yapıp öyle büyük servete kavuşmadan, yolumuzdan çok da şaşmadan bugünlere gelmiş, nihayet onca yılın sonunda aynı gazetede buluşmuştuk.<br /> <br /> Derya neredeyse ömrünü verdiği gazetenin başındaydı.<br /> <br /> Fikret, Ankara kalesinin burcunda...<br /> <br /> Ben gazetede bir köşe başında...<br /> <br /> Geçen 9 ayda güzel işler yapmış, güzel haberler çıkarmış, güzel yazılar yazmış, güzel manşetler atmıştık.<br /> <br /> Yanlışımız da olmuştu elbet...<br /> <br /> Onda da birbirimizi uyarmış, tartışmıştık.<br /> <br /> O gece, yeni bir yol ayrımındaydık.<br /> <br /> Güzelim terasa vuran yaz rüzgârından çok daha şiddetli bir fırtına ufuktaydı.<br /> <br /> Bu kez sivil giysili, ama eskisinin birebir taklidi, yeni bir cadı avı başlamıştı.<br /> <br /> Bizden önce nice meslektaşımıza kıymıştı.<br /> <br /> Sıra bizdeydi.<br /> <br /> * * *<br /> <br /> 9 ayın bize güzel gelen, gazeteci coşkusu veren işlerinin, "İmralı zabıtları" manşetinin, Gezi direnişi haberlerinin, gazetenin muhalif çizgisinin, Hükümet'i çok rahatsız ettiğinin ipuçları geliyordu nicedir...<br /> <br /> Biz, her gerçek gazeteci gibi, "İmralı pazarlığını deşifre eden biziz", "Gezi'de, Kahire'de olayların tam göbeğindeyiz", diye sevinirken, bunun bir bedeli olacağının da farkındaydık elbet... <br /> <br /> Daha önce gazetecilik yapanların, her icraata kafa sallamayanların akıbeti bekliyordu bizi de...<br /> <br /> Başbakan'ın kürsüden söylediği "Batsın böyle gazetecilik" lafı, bir temenni değil, bir direktifti.<br /> <br /> Batırmak için seferber olan bakanların/danışmanların<br /> <br /> telefonları, patron katını bezdirmişti.<br /> <br /> Telefonlara kulak asmayanların, gereğini yapmayanların başına gelenler ortadaydı.<br /> <br /> Sonunda o baskılar sonuç verdi.<br /> <br /> Önce Derya gitti.<br /> <br /> Sonra ben...<br /> <br /> Enkazı Fikret devraldı.<br /> <br /> * * *<br /> <br /> Bugün öğleden sonra Erdoğan Demirören'den aldığım bir telefonla öğrendim, görevime son verildiğini...<br /> <br /> Epeydir bekliyordum; sürpriz olmadı.<br /> <br /> Konuşmanın içeriğini yazmam yakışık almaz...<br /> <br /> Nedenini artık herkes biliyor zaten...<br /> <br /> Ben, ilk değilim; son da olmayacağım.<br /> <br /> Mesleğe 30 yılını vermiş gazeteciler, Derya, Fikret, ben; önemli değiliz; önemli olan şu ki; sadece işimizi değil, bir mesleği yitirmenin arifesindeyiz. Bir araya gelene dek daha çok kurban vereceğiz.<br /> <br /> Neyse ki tarih kitapları var:<br /> <br /> Ve orada, hiçbir haksız baskının haklı bir sesi susturmaya yetmeyeceği yazıyor.<br /> <br /> Yeni mecralarda, yine buluşacağız, yine yazıp konuşacağız.<br /> <br /> Ta ki özgür bir ülkeyi ve onun özgür medyasını inşa edene dek...