DİJİTAL DİZİLER GELİYOR

Röportaj: OLCAY ÜNAL SERT

 -Çok sayıda başarılı projelere imza attınız. 80’ler TRT 1’de, 90’lar atv’de, Çocuklar Duymasın Fox TV’de oynuyor. Zengin Kız Fakir Oğlan diye de yeni bir dizi başlamış. Bu başarının sırrı nedir?
-Başarının bir sırrı olduğunu düşünmüyorum. Varsa da ben bilmiyorum ama şöyle bir şey yazabiliriz: Kendimden akıllı insanlarla çalışıyoruz! Tabi ki ekiple çalışıyoruz, bu kadar işi ben tek başıma yapamam. Kameranın önünden arkasına hep beraber yapıyoruz.
-Geçen gün 80’lerin setindeydim, çok dev prodüksiyonlar. Bakıyorum birebir 80’lerde yaşananlar gibi inşa edilmiş. Her şeye sadık kalınmış, insan bir anda o yıllara gidiyor…
-Artık sektör çok büyüdü, hem rekabet büyüdü dolayısıyla yapılan işlerde büyük yatırımlara dönüştü. Her dizi bir kobi, 100 çalışanı olan, 400-500 kişiyi etkileyen, büyük işletmeler. Dolayısıyla bu sektörün büyümesi yatırımları da büyütüyor. Dizi sektörü de büyüdü tabi.
GÜNDELİK HAYAT ÜZERİNDEN YAŞANMIŞ TARİHİ ANLATIYORUZ
-Sette baktım duvarlarda ANAP’ın afiş posterleri, esnafın dükkanında Kenan Evren’in portresi var. İzleyicilerden tepkiler nasıl, uyarılar oluyor mu çok geçmişte yaşananlarla ilgili? 
-Biz aslında dönem dizisi değil nostalji dizisi yapıyoruz. Muhteşem Yüzyıl da eskiyi anlatır, biz de eskiyi anlatırız. Ama Muhteşem Yüzyıl kitaplardan öğretilen bir tarihi anlatıyor. Biz bizzat insanların yaşadığı bir tarihi anlatıyoruz. Bizim ki çok daha riskli. Muhteşem Yüzyıl’da, ‘bu böyle değildi, şöyle’ demek için uzman olmak gerekiyor, bize itiraz etmek için uzman olmaya gerek yok, yaşı tutan, ‘şurası şöyle olacak’ , ‘burası böyle olmalı’ diyor. Dolayısıyla bizimkinin de büyüsü o.  Gündelik hayat üzerinden yaşanmış tarihi anlatıyoruz.
-Geçen gün izlediğim bölümde çok güldüm. Yeni doğan bebeği  PTT’ye başvurup telefona yazdırıyorlar…
-Bunlar aslında sosyolojik tespitler. Birde bugünle o günleri yan yana koyduğumuzda daha da net ortaya çıkıyor bu.
-80’ler ve 90’larda müziklere de çok önem veriyorsunuz…
-Müzik çok önemli. 80’ler bizim müzik tarihimizin en verimli yılları. En iyi besteler hep o yıllarda çıkmıştır. 70’ler 80’lerde. Sonra 90’larda bir yenilik yok. 90’ların müzikleri de çok güzel ama 80’lerde ki gibi değil. Dünya da da öyle, 80’ler tüm dünya da müzikal açıdan verimli geçmiştir. Müzik bizde başrolde. 80’lerde bizi bir yerlere götüren en önemli şey, % 80 müziktir, % 20 aksesuardır.
-Bir de o yılların samimiyetini insanlar arıyor, özlüyor, günümüzde her şey çok mekanik, her şey çok programlı bu da zor bir durum galiba ?
-Zor. Yaşam tarzımız değişiyor. Biz o yaşam tarzımızda ki değişiklikleri anlatmaya çalışıyoruz.
-80 darbesine de yer verdiniz 80’ler dizisinde. Nasıldı o yıllar?
 -80 darbesinden sonra bu işi 82 Anayasası üzerinden konuşursak, bir takım insanlar gerçekten darbeye karşı çıktı ama nüfusun büyük bir çoğunluğu huzur ve güven ortamı geldiği için, çok mutluydu. Benim çocukluğumda askerler alkışlarla yürürdü sokaklarda. Toplumun geneli anlamında güzeldi. Ben bugün biraz yadırgıyorum, herkes Anayasa’ya hayır verdim diyor sorduğunuzda ama %92 kabul edilmişti. Orada toplumun bir kısmının gerçeği söylemediğini düşünüyorum.
-Rasim Özkan’a da sordum bu soruyu herkesin evet dediği dönemde ben hayır demiştim dedi…
-Şimdi öyle, eskiden nasıldı bilmem. Şimdi evet diyenler oldu ama eskiden kim evet kim hayır dedi bilemem, benim yaşım tutmuyor.
PATRON SEYİRCİ
-Serhat Kılıç ile de dün konuştuk, 80’ler günümüze kadar gelecek mi?
-Hedefimiz o ama orada patron seyirci!  Bizim sektörümüzde seyircinin talepleri, ilgisi her şeyi belirler. İzleyici sevdiği sürecek, bizde o ilgiyi canlı tuttuğumuz sürece diziler devam eder. Seyirci sıkılır, ben seyretmiyorum artık der bizde ona göre karar veririz. Burada bizim değil seyircinin performansı önemli.
HER İNSAN KENDİ ERGENLİK VE GENÇLİK DÖNEMİNE GELEN YILLARI ÖZLEMLE ANIYOR
-80’ler ile 90’lar arasında ne gibi farklar var?
-Kişisel olarak benim tespitim şu; her insan kendi ergenlik dönemi ve gençlik dönemine gelen yılları özlemle anıyor! Dolayısıyla bende iz bırakan yıllarla, sende iz bırakan yıllar farklıdır, yaşla ilgili olduğunu düşünüyorum. Benden daha büyük insanlar meselâ 70’leri daha çok önemsiyor. Daha büyükler 60’ları önemsiyor, yaşlılar anlatır; ‘devrim’, ‘Menderes’ diye, bir nesil sonrası 70’ler 68 kuşağı. Ben 80’ler çocuğuyum. Bana 90’lar çok bir şey ifade etmiyor. Geriye dönüp baktığımda 90’ları da biliyorum ama geçip gitti ama 80’ler öyle değil, 80’ler bende çok iz bıraktı!
-Kimin gençliği hangi yıllara geldiyse o yıllar değil mi?
-Ergenlik çok daha önemli, şimdi mi erken başlıyor eskiden mi erken di bilmiyorum ama 12-13 yaş ile 20 yaş arası insanın her şeyi oluşuyor.
-1984 yılına mı geldik?
-84’de doğru gidiyoruz. Yerel seçimler var, yılbaşı yapacağız.
ARABESK’E ASLINDA TU KA KA DENMİYORDU, HERKES DİNLİYORDU SADECE TRT YASAKLIYORDU! ŞİMDİ TRT’DE YASAKLI ŞARKILARLA DİZİ YAPIYORUZ, BU DA TRT’DE Kİ DEĞİŞİMİ GÖSTERİR!
-1984 benim babamın vefat ettiği yıldır. Herkes sorar neden Gülden Karaböcek şarkılarını çok seviyorsun diye, o yıllarda ‘Duyar mısın Feryadımı?’ , ‘Ağlıyorsam Yaşıyorum’ şarkıları her yerde çalardı. O şarkılarda bulduk teselliyi belki de… O tutku oradan geliyor Babamı hatırlattığı için belki de…
-Şarkılar tabi ki o yıllarda daha duygusaldı. Şarkıların bizi nereye götürdüğü çok önemlidir. İyi şarkılar her zaman kalıcı olmuştur. Benim ağabeyim de tutkulu bir Gülden Karaböcek hayranıdır. Arabesk’e aslında tu ka ka denmiyordu, sadece TRT yasaklıyordu. Herkes dinliyordu, TRT yasaklıyordu.  Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Gülden Karaböcek gibi o dönemin büyük starları TRT’ye sadece yılbaşında ve bayramlarda çıkarlardı. TRT radyosu bile şarkıları çalmaz ama Polis radyosu serbestçe yayınlardı… Şöyle ilginç bir durum var esasında, TRT’de ki değişimi de buradan anlatayım; biz o dönem TRT’nin yasakladığı müziklerle şimdi TRT’ye dizi yapıyoruz! Yasaklı müzikler dizisi aslında 80’ler, bu da TRT’de ki değişimi anlatıyor!
-Benim tanıdığım fanatik bir Ferdi Tayfur hayranı var, (Mert Kavak) 18-19 yaşında ve günümüzde Ferdi Baba gibi giyiniyor… Bol paça pantolonlar, saçları onun gibi uzatıyor…
-Çok komikmiş, 80’lerde mi yer versek acaba … (gülüyor)
ÇOCUKLAR DUYMASIN 20 YIL DAHA DEVAM ETSE HEP YENİDİR!
-Çocuklar Duymasın da zaman zaman ara vermesine rağmen çok izlenen bir dizi. Onun başarısını neye bağlıyor sunuz?
-Çocuklar Duymasın gündelik hayatı anlattığı için ve gündelik hayatın kendisi sürekli değiştiği için, her zaman yenidir! Çocuklar Duymasın 20 yıl daha devam etse 20 yıl daha yenidir! Gündelik hayatımızda bugün cep telefonları çok önemli, doğal olarak konularda onlar var. Yarın belik Uzaylılar daha çok çocukların ilgisini çekecek, onları anlatacağız. O yüzden Çocuklar Duymasın’ın eskime ihtimali yok!
MÜTEVÂZİ BİR YAPIM ŞİRKETİYİZ… BİZ MARATON KOŞUYORUZ…
-Çok dev projeler bunlar. Sermaye açısından zor değil mi 4 dizi birden çekebilmek?
-Zaman zaman olur böyle. Her zaman olmaz, çok doğru da değil. Bizim çok üst üstede geldi, planladığımız da bir şey değildi. Hepsinin bir ekibi var. Bencillikte yapamıyoruz, talep var! Her biri kendi içinde bütçelendirildiği için her birinin bağımsız bir bütçesi var. Biz mütevâzi bir yapım şirketiyiz! Mütevazi şovlar yapıyoruz, bütçelerimiz de öyle çok yüksek değil.  Oyuncularımız da makul, biz maraton kuşuyoruz! Biz daha fazla çalışmak zorundayız.
BİZDE YILLARCA AMERİKAN DİZİLERİYLE BÜYÜDÜK!
-Dizi ihraç eden bir ülke konumuna geldik. Ortadoğu da bizim diziler açık geliyor biraz onlara. Siz nasıl buluyorsunuz ?
-Normaldir ya, bizde yıllarca Amerikan dizileriyle büyüdük!  Tabi bu bir kültürün diğer bir kültür üzerine etkisidir. Lafı daha ileriye götürüp; kültür emperyalizmidir aslında. Zaman zaman buna maruz kalırsınız, bazen etkilenen olursunuz, bazen etkileyen olursunuz. Artık Dünya böyle, diziler ihraç edilir, edilmese bile iletişim çağındayız, diziler dijital ortamda seyredilir. Dünya da da bu kalmadı artık, şikayet edilecek bir konu değil. Sadece Türk dizileri değil, artık dünyanın her hangi bir coğrafyasında yaşayan bir kişi, dünyanın her hangi bir coğrafyasında çekilen diziyi seyredebilir. Bence bu ihracat, ithalat onlar da kalkacak! Herşey interntten dijital yolla halledilecek! Ben yakın geleceği biraz tahmin edebiliyorum. Bildiğimiz her şey kalkacak.
DVD’LER KALKTI. DVD’LER BENCE LONG PLAY’LER GİBİ NOSTALJİK ÜRÜNLER!
-DVD’ler, VCD’ler kalkar mı sizce?
-Bence DVD’ler kalktı! DVD’ler bence artık Long Play’ler gibi nostaljik ürünler! DVD’ler artık koleksiyonerler için çıkarılıyor, bence Long Play’den hiçbir farkı yok. Long Play’ciler şimdi DVD’ci oldu, ‘Hey gidi günler hey’ diyerek DVD saklıyorlar artık!
MANDRA FİLOZOF ŞUBAT 2014’TE VİZYONDA
-Sinema projesi var mı?
-Var, Müfit Cansaçıntı’nın yönettiği ‘Mandra Filozofu’nu çektik, yakında tanıtımlara başlayacağım. Şubat ayında vizyona girer belki. Çocuklar Duymasın da Ahmet Müfit Cansaçıntı’nın oynadığı paraya karşı olan bir karakterimiz vardı, onun filmini yaptık. Rasim Öztekin ve Ayda Aksel  oynadı. Bir de Müfit Cansaçıntı yani 80’lerin yönetmeni dizinin başrolünde oyuncu.
OYUNCULUK YETENEĞİMİN OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM
-Yönetmeni başrolde oynattınız. Peki sizi ekranlarda ya da Beyazperde de görebilecek miyiz?
-Oyunculuk yeteneğim olduğunu düşünmüyorum ama mecbur kalırsak oynarız tabi ki! Zaten bir şekilde kamera önüne geçip konuşuyoruz tabi ama ben oyuncu değilim, ben olsam benle çalışmam! O yüzden kimse çalışmıyor zaten. Oyunculuk teklifi de almadım.
-Türkan Şoray da yönetmenlik yaptı. Her ikisini birden yapmak çok önemli bir şey olamalı?
-Bence çok zor. Ben Müfit Cansaçıntı’yı gördüm hem yönetip hem oynamak bence çok zor. Ama dünya sinemasında da örnekleri var olabilir. Bu odaklanma işi, hem oyunculuğa odaklanacaksın, oradan da çıkıp monitöre bakıp hikayeyi anlatacaksın, bence çok zor.
-Hülya Avşar ile de çalıştınız daha önce. Star kaprisi çektiğiniz ünlüler oldu mu?
-Biz herkesle çalıştık, çok öyle sıkıntıya denk gelmedik ama bütün oyuncular egoları çok yüksek insanlardır. Zaman zaman sıkıntılar da olabliir bu eglardan dolayı. Ama bu sağlıksız bir şey değildir. Onu oyuncu yapan, sanatçı yapan da bu farklı kişilikleri, yüksek egolarıdır. Ben bunu çok büyük bir sorun olarak görmediğim için kapris olarak görmem. Belli ölçülerde normal karşılarım.
DÜNYANIN EN İYİ SENARİSTLERİ TÜRKİYE’DE
-Senaryo konusunda tükenme konusuna geldiğimiz söyleniyor, katılıyor musunuz?
-Katılmıyorum. Her şeyi şartlarla değerlendirmek gerekir.Ben tam tersi dünyanın en iyi senaristlerinin Türkiye’de olduğunu düşünüyorum. Belki bir haftası, dört günü var adam oturuyor, on bin, onbir bin kelime yazıyor. Zamana karşı yazılıyor, gün geliyor yazdığını okuma şansı yok. Kendi yazdığını kendi okuyamıyor. Çünkü setten telefon ediyorlar, bugün 3’e kadar senaryo gelmezse bizim önümüzde ki hafta yayınımız durur’.  Dünya da böyle çalışabilen, böyle çalışabilen senaristler varsa gelsinler konuşalım. Amerika da yılda 10 bölüm yazıp, yılda bölüm başına 2 milyon dolar alırsan, tabi birde o bölümler 20 dakika olursa başka, bizim dünyamız başka. Gidiyorlar elmalarla armutları karşılaştırıyorlar. Bir böyle yer değiştirelim bakalım, adam o topa girmez bile, bir kere dakikayı söylediğimiz zaman istifa eder.
BİZİM SEKTÖRÜMÜZDE TORPİL OLMAZ!
-Çalıkuşu, Bugünün Saraylısı, Dila Hanım, Aşk-ı Menu gibi daha önce çok tutan yapımlar yeniden çekiliyor. Bunu nasıl buluyor sunuz?
-Olabilir, edebiyat uyarlamaları ya da çok tutan yapımlar yeniden çekilebilir. Önemli olan seyircinin ilgisidir. TV öncelikli eğlence, sonra bir eğitim aracıdır. Bunları karşılıyorsa sorun yok. Bizim sektörümüz adildir, burada torpil olmaz! Projede de oyunculukta da torpil olmaz, reytinge bakarsınız oldu oldu, olmadı olmadı. Keşke bu adalet ülkemizin her tarafında olsa. Bizim kadar test edilen, bizim kadar karne alan, işini kaybeden, başka bir sektör yok ki. Yarın bir dizi ortaya koyuyorsunuz, Pazartesi masaya konuyor, ‘iyiydi de’, ‘kaldırılsın’. Dizi kaldırılsın diye yazılıyorlar, siz hiç bu köfteci kapatılsın diye kampanyalar duydunuz mu? Adam bu dizi kaldırılsın diyor, o yüzden bizim sektör çok riskli ve zordur.
BAŞARI FUTBOL GİBİDİR, GOLÜ TÜM TAKIM YER, TÜM TAKIM ATAR!
-Nurgül Yeşilçay’ın dizileri son dönemde yayından kaldırılıyor…
-Öyle değerlendirmemek gerekir, bir oyuncu ne diziyi kaldırır ne de kurtarır, bu ekip işidir. Bir dizide işler ters gittiyse herkes sorumludur, yayıncıdan, yapımcıya, pr’cısı, sosyal medyacısı herkesi bağlar. Başarı futbol gibidir, golü tüm takım yer, tüm takım atar!
ÇOCUKLAR DUYMASIN’I KAZAKİSTAN’DAN İSTİYORLAR
-Şimdi yabancı dizilerden de uyarlamalar yapıyorlar, Med Cezir, İntikam var, Beyazparde’de Benim Dünyam Hint filminden uyarlandı. Bu uyarlamaları nasıl buluyor sunuz?
-Telifleri ödendiği sürece, hiçbir sorun yoktur. Bazen bana da teklifler var, Çocuklar Duymasın’ı Kazakistan’dan istiyorlar, benzerini yapmak istiyorlar. Sinemada da tv’de de bu bir yöntem, legal olarak yapıldıktan sonra sorun yok.
ÖNÜMÜZDE Kİ YILLAR TÜRK KOMEDİLERİNİN SATIŞIYLA GEÇECEK!
-Başka almak isteyen ülkeler var mı?
Daha önce Azerbaycan ile bu tür bir çalışma yapıldı, şu an Kazakistan ve Mısır ile görüşülüyor. Yıllar önce de İspanya’da bir şirket istemedi. Komedi olduğu için komediyi satmakta zordur, çünkü dünyanın her yerinde insanlar farklı şeylere güler. Hatta Türkiye’nin farklı yerinde farklı şeye gülerler. Hatta Etiler’de gülünen şeyle Sultanbeyli’de farklıdır, ama ağlamak öyle değildir, ağlamak dünyanın ortak bir paydasıdır. Dünya da herkes aynı şeye ağlar. Biri ölür ağlarsın, biri hastalanırsa ağlarsın, ama gülmek öyle değil. Bence önümüzde ki yıllar Türk komedilerinin satışıyla geçilecek…
ARTIK BAŞROL İNTERNETTİR TÜRKİYE’DE
-Türkiye de ki komedyenleri nasıl buluyor sunuz?  Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Demet Akbağ gibi usta isimler var, sizi ençok kim güldürüyor, gençlerden de beğendikleriniz olabilir..?
-TV’de yapılan işin adı bence eğlence, güldürmek her zaman çok gerekli olmayabilir. Mizah başka bir şey. Mizah daha eleştirel bir şeydir, o tv’de yok. Bizim yaptığımız iş eğlence. Biz sinematografik eğlence yapıyoruz biz.  Tabi ki her geçen yıl kendi starlarını çıkarır ve bu starların çıkış ve yok oluşları da hızlanacak! Bence bizim Türkiye, 2005’teki 2007’de ki gibi Türkiye değil, 2014’e giriyoruz. Bence önümüzde ki günlerde internet celebrityleri ortaya çıkacak. TV celebrityleri çıktı belki de tüketiliyor ama internet clebitiyleri gündemimize oturmadı, bence artık başrol internettir Türkiye’de! Artık TV konuşmayacağız, internetten duyuyoruz haberleri bile daha önce.
BİZİM JENARASYON ARABESKİN ETKİSİNDEDİR!
-80’lerde sizi en çok etkileyen sanatçılar kimlerdir?
-Ümit Besen, Gülden Karaböcek, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur var. Ben Arabesk’in biraz daha hakim olduğu bir mahallede büyüdüm! Müzik zevkimiz de zaman içerisinde değişti. Sonra Hacettepe’ye gittim, orada başka bir beğeni gelişti. Çocukluğumdan başlarsak, babam daha çok Alaturka sever ama bizim jenerasyon daha bir Arabesk etkisindedir. Meselâ benim ağabeyim ciddi bir Gülden Karaböcek hayranıdır! Bizim burada araştırma ekiplerimiz var her senaryo toplantısında ciddi olarak o dönemin şarkılarını takip edip yazarız.
-En çok hangi sanatçıların şarkılarına yer veriyorsunuz?
-Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Gülden Karaböcek, Ümit Besen, Sezen Aksu var. İyi ki varlar onlar olmasaydı biz bu diziyi yapamazdık, onlara minnettarız. Şimdi Ahmet Kaya’ya geleceğiz, ona da ciddi bir hayranlığım vardır.
ARTIK SERDAR ORTAÇ’I PROTESTO ETMENİN BİR FAYDASI YOK ÜLKEMİZE…
-Cumhurbaşkanlığı tarafından Ahmet Kaya’ya Onur Ödülü verildi, sizce geç kalınmış bir ödül mü bu?
-Hiçbir şey geç kalınmış değildir hayatta. Maalesef bu dünya da her şey olması gerektiği gibi oluyor. Şimdi olmuş, iyi olmuş bence. Keşkelerle, geç kalınmışlıklarla düşünmemek lazım, işin olumlu tarafından bakmak lazım. Artık Serdar Ortaç’ı protesto etmenin de ülkemize bir faydası yok, bunları aşalım, ileriye bakalım! Serdar Ortaç’ın o zaman bence çok yaşı da küçüktü. Bence bu hesaplaşmaları unutalım, önümüze bakalım.
-Çok sayıda dizi var artık müzik eğlence programları olsun diyenler var…
-TRT zamanında tek kanal vardı, o zamanlar müzik-eğlence programları vardı. Tv en dinamik alandır, Televizyoncu sürekli bir şeyi dener, şu anda dizilere ilgi var diziler çekiliyor ayrıca müzik kanalları da var. İzleyici bunu isterse kanallar onu da yapar ama yapılmıyorsa bununda bir nedeni var internet denen bir araç var. Tematik müzik kanalları var oradan dinliyoruz…
CANAN KARATAY’IN KANDIRILMASI GAYET NORMAL
-Prof. Canan Karatay dolandırılınca insanlar çok şaşırdılar… Aynı şekilde Asuman Dabak’ta dolandırıldı…
-Gayet doğal, o tamamen meyve ve sebzelerle odaklanmış, onlara konsantre olmuş durumda, o tür insanların kandırılması daha kolaydır. Sonuçta Prof. Canan Karatay kriminolojik olayları takip etmiyor… Dünya da da her yerde böyledir. Asuman Dabak’ın durumuna ise yorum yapmayacağım.

(Kaynak: OLCAY ÜNAL SERT / Akşam İnternet Sitesi)
Editör: TE Bilisim