“Ölümünden iki ay önce Dolmabahçe’ye Beyoğlu Altıncı Noteri’ni çağırttı. Bir vasiyet yazdırdı. 50 yıl sonra açıklansın dedi. Ama hep gizli kaldı.”
Bu iddia  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava konusu oldu.
Atatürk’ün ölümünden bugüne tartışılan ve varlığı gerek Genelkurmay Başkanlığı gerekse en yetkili ağızlardan yalanlanan ’Atatürk’ün gizli vasiyeti’ artık AİHM’de. Uzun süredir kendisini bu konuya adayan, kurduğu www.ataturkungizlivasiyeti.com adlı internet sitesiyle tartışmayı sıcak tutan vatandaş Meriç Tumluer, konuyu AİHM’e taşımayı başardı.
“Atatürk, 6 Eylül 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Ordinaryüs Prof. Neşet Ömer İrdelp’in de olduğu sırada, İstanbul Beyoğlu 6’ncı Noteri İsmail Kunter’i makamına davet ederek, el yazısı ile yazmış olduğu vasiyetlerinin olduğu zarfı kapalı bir şekilde 3 yerinden kırmızı bal mumu dökülüp, mühürletti ve notere ’Bu kapalı zarfta vasiyetlerim var. İcap ettiği vakit gerekeni yaparsınız’ diyerek teslim etti. Mühürlü büyük zarf Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, 28 Kasım 1938’de bir heyet huzurunda açıldı.” 
İddialara göre ise Atatürk’ün vasiyetnamesi eksik açıklanmıştı.
 Çünkü Ata’nın mühürlettiği zarf içinde bir zarf daha çıkmış, bu zarf da Ankara 3. Sulh Hukuk Hakimi Osman Selçuk ve görevli bir heyet tarafından 5 Ocak 1939 ‘da Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Merkez Şubedeki özel bir kasaya konmuştu. Tumluer, “Bu zarf mahkeme kayıt altına alınmıştı. Kasaların gününden önce açılmasını engellemek maksadı ile 50 yıllık süreç için kasaların kapısı özellikle bir kaynakla tutturulmuştu. Vasiyetin açıklanma zamanı geldiğinde dönemin yetkilisi 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren bu konuda kamuoyuna hiçbir bilgi vermedi.” 
Halen bu vasiyet konusu tam gün ışığına çıkmış değil.
Üstelik 7 yıl geride kaldı.
Kuşkusuz Atatürk’ün bize bıraktığı vasiyet kuşkusuz “Cumhuriyettir”.
HALİFELİK HİÇ KALKMADI!
Birçoğumuz Türkiye'de Cumhuriyet'in ilan edilmesiyle birlikte halifeliğin kaldırıldığını sanırız. 
Ama halifelik hiçbir zaman kaldırılmadı. Sadece aktif bir kurum olarak çalışmaları askıya alındı. 
Yani, "AK Parti iktidarı halifeliği tekrar getirecek" deniliyor ya, aslında hiçbir şey yapmasına gerek yok. Halifelik zaten var, sadece aktive edilmesi yetecek.
İşte bu noktada açıklanmayan vasiyet farklı bir anlam kazanıyor.
Halifeliği kaldırmayan Atatürk, bu kuruma ileride modern Cumhuriyet geliştikten sonra çok ihtiyaç duyulacağınımı düşünüyordu?
O dönemde 3 Müslüman ülkesi vardı. 
Atatürk, ileride bu sayının 40’lar olabileceğini ve bütün bunların ortak bir amaç doğrultusunda koordine edilebilmeleri için bir halifeliğin olması gerekeceğini mi düşünüyordu.?
Meriç Tumluer’e telefonla ulaştım. 
Meriç bey gizlenen vasiyette dünya konjektürünü değiştirecek ayrıntılar olduğunu söyledi.
Söz konusu vasiyetin açıklanması için yakında İzmir’e gelip bir imza kampanyası başlatacağını söyledi.
İzmirlinin Atatürk’e  bağlılığından bahseden Tumluer AHİM’e bu konunun gün yüzüne çıkmaması konusunda baskı yapıldığınıda iddia etti.
Meriç bey kısaca bunları nakletti “Tüm Türkiye ve dünyada geleceğin aydinlik yarinlarina işik tutabilmesi için,  hukuk dişi bir şekilde 24 yildir geçmişin karanliğinda birakilan , halen ve kasten gizlenen vasiyetleri oluşturan belgelerin tamaminin , eksiksiz bir şekilde, ortaya çikarilmasi ve konunun tüm türk milleti ve dünya kamuoyuna açiklanmasi hususudur.”
Bu konuyu biraz araştırıp üzerine gittiğim zaman o dönemlerde Kenan Evren’in vasiyeti yalanladığı daha sonra kabul edip içinde önemli bir şey yoktu dediğini öğrendim.
Biz buna milletçe karar verebiliriz  aklımız yerinde...
Milli menfaatimize zarar gelecek bir durum yoksa bence açıklansın derim...

Kerem DİVARCI