İki gün önce avukatı aracılığıyla Reuters'a konuşan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, sahip olduğu askeri disiplinin cezaevi hayatına adapte olmasını kolaylaştırdığını ancak bir terörist grubun lideri olmakla suçlanmayı hala kabul edemediğini söyledi.

Başbuğ yaşadığı süreci anlatırken hiç bir zaman dış güçleri Türkiye’yi karalamadı. Dünyaya dik başlı bir mesaj verdi. 

Yalnız bu mesajda çok anlamlı bir satır arası vardı...

Başbuğ, gizli terör örgütü olduğu iddia edilen Ergenekon diye adlandırılan oluşuma hizmet eden biri olarak, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızmış olduğu" suçlamasının kendisini şaşkınlığa uğrattığını belirtti.

Malum askerlik yapanlarda veya konuyla ilgili birazcık bilgisi olan bilir. Bir Albay orduda Paşa rütbesine terfi ederken meslek hayatı ve özel hayatı oldukça sıkı irdelenir. Bu rütbe artışları artıkça kusursuzluğa yakın özellikler aranır. Genelkurmay eski başkanı Başbuğ bulunduğu mertebeye kadar yükselmek için mesleğinde gösterdiği başarılar aile düzeni vs... bir sürü aşamayı geçip Genelkurmay başkanı oldu. Emekli de oldu. Yıllardır da sivil hayatın içinde yaşamını sürdürüyor. Söz konusu işlediği iddia edilen suçlarda, görev sürecinde yaşanmış olduğunu kabul edersek akla 2 soru geliyor.

1- Devletin istihbarat örgütleri sivili, askeriyesi, Genelkurmay Başkanlığını onaylayan ordu komutanları, eski genel kurmay başkanı, o dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Emniyet Genel Müdürü, Mit daire başkanı kimse bu durumu fark edemedi. Terör örgütü lideri kendini bu kadar rahat gizleyebildi.

2- Biz ülke olarak bu kadar zafiyet içinde miyiz bir terör örgütü veya dış mihraklar, güçler dünyanın korkusu ordumuzun en tepesini ele geçirebiliyor.
Cevap zaten soruda gizli bu ihtimaller pek gerçekçi görünmüyor.

Bazı makamları yıpratmamak gerekir bu makamlara Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık da dahil.