“Sigortalılıkta 4/a Tek Seçenek Olamaz”
Her sosyal güvenlik seçeneğinin avantajları ve dezavantajları vardır. Oyuncunun dezavantajına olan yapımcının avantajınadır ya da tersidir. Ama bu meseleye avantaj dezavantaj ekseninden bakmak doğru değildir. Önemli olan “uygunluktur”, önemli olan hangi seçeneğin bu sektör için en uygun olduğudur.
Biz hepimiz aynı gemideyiz, çıkacak sorunlar hepimizi etkiler. Burada önemli olan ileride önümüze çıkacak sorunları şimdiden gündeme almak ve tartışarak çözüm bulmaktır. Örneğin şu sorunu nasıl çözeceğiz; bir yapım şirketinde 4/a’lı sigortalı olarak çalışan bir oyuncu kelimenin tam anlamıyla bağlı çalışan olur ve işverenin izni, inisiyatifi olmadan başka hiçbir işte çalışamaz; mesela sinema filminde oynayamaz, sunuculuk yapamaz, reklam filmi çekemez, dublaj yapamaz, tiyatroda oynayamaz. Sadece bağlı olduğu işverenin emir ve direktifleri doğrultusunda çalışır ve yasal mesai ve fazla mesai şartlarına uygun olarak ücretini alır.. Oyuncuların 4/a’lı olmak istiyoruz derken bu detayı dikkate aldıklarını sanmıyorum. Yasanın yapımcıya tanıdığı bu hak daha sonra büyük sıkıntılara neden olur. Bir oyuncuya “sen tiyatro yapamazsın“ nasıl dersiniz, sinema filminde oynamayacaksın nasıl dersiniz? Oyuncu bu durumu nasıl kabul edebilir? Uygunluktan kastım budur. Bu durum uzun vadede yapımcı ve oyuncuyu karşı karşıya getirir, sinema ve tiyatro gibi alanlara da zarar verir. Bu sorunu çözmek için ne yapacağız “ey yapımcı, tamam bu senin kanuni hakkın ama sen bu hakkını kullanma” mı diyeceğiz? Oyuncusunu 4a’lı olarak sigortalı yapan bir yapımcı işçisini yasanın belirlediği şartlarda haftanın istediği gün ve saatinde çalıştırma hakkını neden kullanmasın? İş programı yapıp belli gün ve saatlerde çalıştıracağına, oyuncusunu 4857 sayılı İş Kanunu mesai sınırları çerçevesinde her gün sete getirip istediği zaman çekim yaptırabilir. Çekimi o gün bitirmek için uğraşmaz, ertesi gün devam eder çünkü işçi tüm hafta onun emir ve direktifindedir.
“Evet buna hakkın var ama sen böyle yapma” mı diyeceğiz yapımcılara?
“Evet buna hakkın var ama sen böyle yapma” mı diyeceğiz yapımcılara?
Bunun tek çözümü oyuncuların 4/b’li sigortalı olmaları ve sözleşme serbestisi ilkesi doğrultusunda tüm bu şartların pazarlık konusu yapılarak bir iş anlaşmasına dönüştürülmesidir. İş anlaşması olduğu zaman bu bir pazarlık konusudur ama 4/a’lılıkta bu hak direkt olarak yapımcıya verilmiştir
Bağlı Çalışan Oyuncular Eser Sahibi Olamaz
4/a sigortalı olarak bağlı çalışanların yapımcıların emir ve talimatı altında oyunculuk yapmalarının ve başka bir projede çalışmamalarının haricinde, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 18/2 maddesi gereği eser üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Tıpkı TRT’de çalışan sanatçılar gibi, tıpkı bir firmada çalışan bilgisayar programcıları gibi, ortaya koydukları eserler onlara ait değil, bağlı çalıştıkları işverene aittir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Avukatlar, mimarlar ….vb.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Kemal Sunal 4/a’lı bir çalışan olsaydı o davayı kazanamazdı. Kemal Sunal o davayı kendi nam ve hesabına çalışan bağımsız bir sanatçı olduğu ve sözleşmede belirtilen hakların ötesinde bir hak kullanımı olduğu için kazandı.
Ne Oyuncular İşçi Ne De Yapımcılar Oyuncuların İşverenidir!
Oyuncu ile yapımcı arasındaki ilişki idda edildiği gibi işçi-işveren ilişkisi değildir. Oyuncu bağlı çalışan olarak kabul edilemez, “biz birlikte çalışanız”. Ortaya çıkardığımız ürünün adı da eserdir ve telif yasasına gore hem yapımcı hem de oyuncu bağlantılı hak sahibidir, Rutin ilişkimiz de şöyle gelişir; yapımcı, oyuncuya teklifte bulunur, oyuncu “senaryoyu okuyayım, beğenirsem, bana uygunsa oynarım” der. Oynamayı kabul ederse çalışma gün ve şartlarında görüşmeler başlar. “Pazartesi oyunum var, gelemem” der. “Şu tarihlerde provalarım, şu tarihlerde turnelerim var” der. Reklam çekimlerine gider, sinema filmi çekimlerine katılır. Eserin üzerinde söz söyler, hangi kanalda yayınlanacağını sorar, “şu kanalda yayınlanırsa olur ama şu kanalda yayınlanırsa olmaz” der. Tüm bu görüşmeleri de menajeri vasıtasıyla yapar. Bu ilişki biçimine işçi-işveren ilişkisi denilebilir mi? Bunun adı çok net olarak bir tüzel kişi ile özgür bir sanatçının yaptığı “bir iş anlaşması”dır. Buna en uygun sigortalılık şekli de 4/b’ sigortalılığıdır.
Ayrıca ortada sadece bir emek ilişkisi de yoktur. Oyuncuların emeklerinden başka bir de marka değerleri vardır. Ortaya çıkan eseri satın alan ya da kiralayan yayıncı, siparişi verirken şu oyuncu ya da oyuncular oynayacak diye özellikle talepte bulunur. Yani o oyuncu olmazsa o iş olmaz, o eser ortaya çıkmaz. Bu ilişki biçimine işçi işveren ilişkisi denilebilir mi? Hangi sektörde satın alan “bu işçi çalışmazsa, bu ürünü almam” der. Bu sadece bizim sektörümüzde olur . İşte bu yüzden, oyuncu o eserin bağlantılı hak sahibidir ve işte bu yüzden aramızdaki ilişkinin adı işçi işveren ilişkisi değil, bir “iş anlaşması”dır ve işte bu yüzden oyuncu 4/a sigortalı değil, 4/b sigortalı olmalıdır.
Biz bu noktada bir yapımcı ile bir oyuncunun, hiç kimsenin sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında bırakılmayacağı bir şekilde özgürce bir anlaşma yapabilmesi gerektiğini savunuyoruz. Yani oyuncu ister 4/a’lı sigortalı olur, ister 4/b’li sigortalı. Buna yapımcı ve oyuncu arasındaki anlaşmayla karar verilir. Bütün bunlara rağmen oyuncu ben 4a’lı çalışmak istiyorum derse, buna engel hiç bir durum yoktur. 4/a’lılığın yolu açıktır. Bu konudaki hukuki yapılanma da zaten bizim bu iddiamızı desteklemektedir . Elimizde bu konuda alınmış Yargıtay Genel Kurul kararı bulunmaktadır. SGK’nın son yazısı da işte bu hukuki yapılanma doğrultusunda yazılmıştır. Biz kanunları ve kanuni haklarımızı biliyoruz. Sözleşme serbestisi için mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz. Kimsenin hakkını yemeyiz ama kendi haklarımızı da koruruz.
Bu sadece dizi sektörünü ilgilendiren bir sorun değil.
Ayrıca bu sadece dizi oyuncu ve yapımcılarını ilgilendiren bir konu değil, tüm icracı sanatçıları, yayıncıları, sunucuları, programcıları, kısaca tüm medyayı, tüm kültür ve eğlence endüstrisini ilgilendiren çok geniş bir meseledir. İcracı sanatçıların hepsi istinasız 4/a’lı olacak derseniz sünnet düğününde şarkı söyleyen bir şarkıcıyı da düğün sahibinin 4/a’lı sigortalı olarak işe alması gerekir. Yani bu durum bizim sektörümüzü de aşacak şekilde büyük bir kaosa neden olur. Yayıncı kuruluştan ücretini fatura ya da serbest meslek makbuzu ile alan tüm sunucular, programcılar, tartışma-haber programı moderatörleri, ücret karşılığı bu programlara konuk olanlar, bu programlara katılan müzisyenler, orkestra elemanları , konser veren şarkıcılar, yani kısaca kültür endüstrisi içinde olan herkes bu kaostan payını alır.
Şimdi SGK tekrar bir değerlendirme yapıyor. Konuyu tüm detaylarıyla inceliyor. Kendi uzmanları ve hukukçuları detaylar üzerinde çalışıyor. Biz Yapımcılar Derneği olarak, oyuncular da kendi sendikaları aracılığıyla görüşlerimizi bildirdik. Ortaya çıkacak hukuki görüş hepimizi bağlar. Günün sonunda hepimiz SGK’nın vereceği karara uymak mecburiyetindeyiz.
İş Güvenliği Herşeyden Önemli
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ; biz sektörümüzde tek bir kişinin bile sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında kalmasını istemiyoruz. Kayıt dışı istihdama tüm yapımcılar karşıdır. Önemli olan sigortalılık konusunda sektörümüz için en uygun seçeneğin tespit edilebilmesidir.. Çalışma saatleri ve çalışma koşulları konusunda ortaya çıkan sıkıntılar ise hepimizin ortak sorunudur. Yasada belirtilen saatler dışında insanları çalıştırmak suçtur. Bu konularda kim nerede hata yapıyorsa bir an önce düzeltmelidir. Bu tartışmalı bir konu değildir. Herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. İş güvenliği en önemli noktadır. Setlerdeki verimliliği artırmak ve koşulları düzeltmek, iş güvenliğini sağlamak hepimizin ortak hedefi olmalıdır. Dünyada yapılan hiç bir iş insan hayatından daha önemli değildir.
Kamuoyuna saygılarımla,
Birol GÜVEN
Yapımcılar Derneği Başkanı