-Nasıl bir çocukluk dönemi geçirdiniz ?
1969 senesinde İstanbul'da dünyaya geldim. O yıllarda Avrupa'ya gurbetçi akını vardı. Babam kaynakçı olarak İsviçre'ye gitmiş. İlkokulu Kasımpaşa Kulaksız'da Piyalepaşa İlköğretim Okulu'nda okudum.

Babamı 2-3 haftalığına Türkiye'ye geldiği zamanlar görürdük. 10-15 kişi bir evde yaşardık, dedem, amcalarım ile birlikte. İlkokulu bitirince 80'li yıllarda ortalık karışık olduğu için, rahmetli babam bizi de İsviçre'ye aldırdı. Ailece İsviçre'ye gittik. Orta eğitimime orada devam ettim. Yabancı dil eğitimimi geliştirdim, orada ki şartlar daha iyiydi tabi. İlk işim İsviçre'ye gidince babama bisiklet aldırmak oldu. Türkiye'den gelen sanatçılar oluyordu konserler için. Hasan Bora'nın düzenlediği Gurbet Kervanı diye konserler oluyordu. Pop şarkıcıları orkestra getirmezdi, bizim orkestramız çalardı genelde onlara. Bende kulise rahatlıkla girer onlarla tanışırdım. Gurbette yaşayan insanlar hem vatanının hem sanatçısının kıymetini ülkesinde yaşayanlardan daha iyi biliyor!
-Kaç yılında Türkiye'ye geldiniz?
-1990 yılında. 1989 yılında babamı kaybettim gizli kalp krizi sonucu. İsviçre'ye medeniyetler ülkesi derler ama orada yaşamak zordur! Aile fertleri olarak biz birbirine çok bağlıyızdır, ortak karar alıp 90 senesinde kesin dönüş yaptık. Askerliğim tecilliydi, kaldırtıp 18 ay askerlik yaptım.
-Gazeteciliğe nasıl başladınız?
-Eniştem Ali Şükrü Yavuz Hürriyet gazetesinin montaj bölümünde çalışıyordu. 17 yıl çalıştıktan sonra iki farklı gazetede çalışmaya başladı. Birisi Manşet gazetesi, diğeri Fotospor gazetesiydi dışarıdan. Manşet gazetesine çok meraklı olduğum incelerdim. Gazinoları çok severdim. Renkli hayat... Enişteme 'gazeteye soksana beni bende çalışayım' dedim, 'ben bir konuşayım' dedi ve o zamanki Manşet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ramis Dağlı ile konuştu, el sıkışıp başladık. 15 gün arşivde çalıştım kişileri tanımam için ardından röportaja gönderdiler ve çok memnun kaldılar. Çektiğim fotoğrafları beğendiler. 6 ay maaş almadan çalıştım. Herşey işi sevmenizle başlıyor. O kötü durumda olan gazeteyi sonra Günaydın gazetesi satın aldı, ondan sonra maaş almaya başladık.
Kadir İnanır'ı görebilmek için defalarca Beyoğlu'na gittim

"Yurtdışında yaşadığım dönemlerde Türkiye'ye izine geldiğimde hayranı olduğum Kadir İnanır'ı görebilmek için Beyoğlu'na defalarca gittim. Ve o amacıma da ulaştım. Kendisine kartpostalcıdan aldığım resimleri imzalatmıştım.Yıllar sonra gazeteci olarak kazandığım ilk ödülümü Kadir İnanır'ın elinden aldım. MGD Başkanı olduktan sonra Düzce Belediyesi tarafından düzenlenen Kadir İnanır Özel Gecesinde kendisine meslekteki katkılarından dolayı '40. Yıl Ödülü' benim tarafımdan verilmiştir. MGD olarak Kadir İnanır'a 41'inci yılında Ataköy Sheraton otelinde görkemli bir gece yaşattık. Bunlar benim için unutulmaz bir anıdır..."


-Eskiden nasıldı medya?
-O zamanlar imkanlar daha zor olsa da, birliktelik, bağlılık vardı. İş aşkı vardı. Bizi hayata bağlayan oydu. Cebinde paranda olmasa da işini seviyorsun, çalıştığın arkadaşlarını seviyorsun, şimdi imkanlar geliştikçe aslında oraya da geleceğiz işler çığrından çıktı. Meslek basitleşti.
-Nerelerde çalıştınız?
-Manşet ve Günaydın'dan sonra Kanal 6'da Top Scret programında çalıştık. İbrahim Tatlıses'in Randevu dergisi ve İmparator gazetesi vardı. Orada 2 sene çalıştım. Show TV'nin magazin programlarında çalıştım. Atv'de Özel Hat'ı başlatan ilk benimdir. TGRT ve Star TV'de magazin programları ile Star Gazetesi ve Akşam Gazetesi'nde çalıştım. TRT Müzik'e yapımcı olarak programlar yaptım. Çalışmadığımız kurum kalmadı neredeyse.
-Magazinin gidişatını nasıl buluyorsunuz? O günden bugüne neler değişti?
-Çok şey değişti. Rahmetli Hilmi Topaloğlu, Mahsun Kırmızıgül'ü elinden tutup getirmişti. Takım elbisesini hiç unutmam Kırmızıgül'ün. Bordo bir takım elbisesi vardı. 'Alem Buysa Kral Benim' dönemleri. Yeni isimler nezaketen gazeteleri ziyarete giderlerdi, gittikleri vakit, yeni oldukları için hiç girmeyecek haber bile olsa küçük birşey de olsa girerdi, şimdi öyle değil. PR şirketli, iletişim danışmanları vs. var ve sanatçılarla medya çalışanları arasına duvurlar örülmüş durumda. Star konumunda ki kişi muhabirle değil yayın yönetmeni, müdürle ya da kanal sahipleriyle ahbap olunca ilişikiler daha farklı ilerliyor. Popüler isimler o zamanlar gazetecilere güveniyorlardı ve zirveye çıkmak için bizden fikir alıyorlardı. Gazeteci üretken insandır! Kimi nerede görmek istiyorsa ona göre başlık atar!

YAŞADIĞI AŞKLARLA DEMET AKALIN OLUŞTU.

Şaşırtanlar oldu mu sizi?
-Çok. Her popüler olan sanatçının geçmişinde, mazisinde mutlaka manşetlik bir olay vardır! Pek çoğunun vukuatı var. Bazıları da geçmişte yaşamış olduğu sıkıntıların intikamını almak için geçmişiyle hesaplaşıp, onları hatırlamak istemiyor. Demet Akalın, şarkılarından çok hep aşklarıyla gündem oldu. Aşklarıyla patladığı için albümleri şarkıları da dikkat çekti. Fizikte var, bir yerlere geldi. 3 çocuk annesi Gülben Ergen de bambaşka bir yerde. Hepsinin hayatında fırtınalı dönemler oldu. Belli bir yere geldikten sonra gazetecileri öcü gibi görmeye başladılar! Öcü mü desem, hakir görmeye başladılar. Zamanında muhabirleri ararlardı, şimdi emin olun tanımamazlıktan gelenler var. Gazeteciden dost olur ama popüler kültürün içinde yer alan vefasız sanatçılarda yok değil. Türkan Şoray, Kadir İnanır, Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay gibi starlar tabi ki farklı. Söylediklerim yeniler için geçerli daha çok. Onlar medyanın bir insanı nasıl zirveye çıkardığını ya da bitirdiğini iyi bilirler. Tek kanallı dönemde şöhret olanların gazetecilere ayrı bir sevgisi, saygısı ve hürmetleri vardır. Yeni starlar malesef gazeteciye değer bile vermiyorlar.

OKAN'I KABUL EDECEKSENİZ BU ŞEKİLDE KABUL EDİN

-Okan Bayülgen parmak işareti yapıyor bazı gazetecilere... 'Röntgenci Medya' diyor, işlerini yapan magazin muhabirlerine...

-Magazin çalışanları böyle davrananların haberlerini yapmasın. Ben bunu anlamış değilim. Okan Bayülgen'i gördüğü vakit onu çekmeye çalışan medya çalışanı arkadaşlarımız var, ne gerek var? Okan Bayülgen Zeyno Gönenç ile 3'üncü evliliğini yaptığı vakit herkes Amerika da biliyordu. Oysa Okan Bayülgen O zamanlar Ağır Roman'ın senaryosu üzerine çalışıyordu ve Bodrum'daydı. Bodrum'a gittim evini buldum. Dedim ki paparazilik yapmayayım, Okan Bayülgen tanımadığım bir insan değil. Telefonlaştık Manastır Otelinde buluştuk eşi de geldi ama birlikte fotoğraf çektirmedi. İlk röportaj sözü sana dedi. Gizli çekmek istediğimde fotoğraf tekniklerini çok iyi bildiği için fener tuttu! Sonra yine ilk röportajı ben yaptım Kanal D'ye. O da programlarında magazinikullanıyor ve kullandığı için bunu yapıyor! O şekilde çünkü haber olacağını biliyor. Bazı insanlar bu şekilde prim yapıyor. Okan'ı kabul edecekseniz bu şekilde kabul edin.
MAGAZİN HİÇBİR ZAMAN BİTEMZ

Magazin Gazetecileri Derneği'nin yeni projeleri neler?

-Yeni projeden önce magazin hayatının içinde artık birçok şeyin değişmesi lazım. Magazin gittikçe malesef dibe vuruyor! Şu anlamda dibe vuruyor. Birincisi, magazine yeterince değer verilmiyor. Bizim kendi içimizde değer verilmiyor. Magazin hiçbir zaman bitmez! Magazini kültür sanat kimliği altında ayrıştırmaya çalışıyorlar. Magazini uzun zamandır 'tukaka' gösterilmeye çalışılıyor. Özelikkle bizim içimizde de yeniden yapılanmaya gidilmesi gerekiyor. Magazin programı yapan 4-5 tane kanal kaldı. Burada çalışan muhabir arkadaşların bir alt yapısı olması lazım. Bir bilgi birikimi olması lazım. Hiçbir donanımı ve birikimi olmayan kişilerin birden bire habere salınmaması lazım. Eskiden gazete kökenli muhabirleri mutlaka tv programlarının içine alırlardı ki bilgi birikimi vardır diye. Şu an MGD Başkanlığını yapıyorum. Bende yıllarca Hülya Avşar'ın işine gittim ama görevim gereği şimdi Hülya Avşar'a sırf meslektaşlarımızın haklarını korumak için ihtarname göndermek zorunda kalabiliyorum. Aslında Avşar'ı en iyi anlayanlardan biride benim. Bazen zıvanadan çıkmasına hak veriyorum. Gazeteci soracağı soruyla karşısında ki kişiyi etkilemek zorunda. Yoksa kaile almazlar. Yıllarca Hülya Avşar'ı Gülben Ergen ile kıyasladılar, hiç olmadık kişiyle kıyaslanınca o da kızabilir tabi ki.

-Hülya Avşar, 'Yeni birisini röportaja bana gönderemezler' diyor...
-O da haklı. Soru soracak kişinin biraz donanımlı olması lazım. Basit birşey olursa olmaz, her soruyu ulu orta da soramazsın. O anki ruh hali, ortam çok önemli.
-Deneyim ve eğitim şart diyorsunuz...
-Malesef gazeteciliği bozan, deneyimsiz ve eğitimsiz arkadaşlar. Ya da kendilerini yetiştirmeden direkt alana çıkmaları! Bir alt yapı birikimleri olsa, eyvallah!
-Başka neler değişti?
-Eskiden dizi setlerine gidilirdi, sinema setlerine, şimdi herşey servis ediliyor. Sanatçı ile diyalog oldukça azalıyor. Yapımcılarda tabi kısıtlama getiriyorlar. Yapımcının da gazeteciye güvenmesi lazım. Gazeteci de tabi yapıcı olacak. Malesef bizim arkadaşlarımızın arasında da birbirine sahip çıkmak yok, eskiden vardı.
-Şöhret?
-Şöhret ateşten gömlek. Onlarında sorumluluğu çok büyük. Aynı şey gazeteciler içinde geçerli. Popüler egolu gazetecilerimiz var aynı şeyleri yaşıyoruz! Diyorum Allahtan onlar oyuncu ya da şarkıcı olmamışlar. Olsalar hepten yanmıştık.
-Magazin günümüzde siyaseti de, sporu da, kültür sanatı da her alanı da kapsıyor aslında...
-Aslında değil öyle. İş adamı, futbolcusu, siyasetçisi, hepsini kapsıyor. Akil insanlar heyetine bakın, sanatçılar orada. Siyasette konuşuyorsun, magazin de, spor da, ekonomi de... Magazin hayatın gerçek renkleridir ama doğru düzgün yapılınca... 76 milyon sadece Demet Akalın, Gülben Ergen, Sibel Can'ı mı dinliyor? Malesef medya popüler kültüre hitap ediyor. Sanatıyla bir yere gelen insanlara da hak ettiği değer verilmeli. Medyatik olanları emin olun biz popüler hale getiriyoruz. Popüler kültüre hizmet ediyoruz. Neşet Ertaş öldükten sonra hak ettiği değeri gördü. Oysa hayattayken gereken değer verilmeli. Neşet Ertaş'ın hayatı sıkıntılar içinde geçti. Düğün salonlarında çalıştı. Cratos alıpta Neşet Ertaş'ı sahneye mi çıkardı?
ALİŞAN'IN DOĞUM GÜNÜ PARTİSİNE KATILMAK İÇİN ÖDÜLÜNÜ ALMADAN GİTTİ

-MGD Ödül töreninde zaman zaman sorunlar yaşanıyor mu?

-Bir ödül töreninde Demet Akalın ödülünü almadan gitti.
-Ödülü geç verildiği için mi?
-Geç verildiği için değil. Alişan'ın doğum günü partisi vardı ona yetişmek için. O yüzden benim ödülümü erken verin dedi, bizde programı bozmadık. 365 gün biz bu insanların yanındayız, 2-3 saat bize zaman ayırmayacaklarsa o zaman hiç gelmesinler.

VEFAT EDEN USTALARI ANACAĞIZ
-Bu yıl ne gibi sürprizler olacak?
-Bu sene vefat eden sanatçılarımız Neşet Ertaş, Müslüm Gürses, Ferdi Özbeğen, Kamil Sönmez, Ayten Alpman'ı şarkılarla anacağız. Ferhat Göçer, Baha, Nalan gibi pek çok şarkıcı duayenlerin şarkılarını yorumlayacak.
-Sanat dünyasından zor durumda olan sanatçılarda var değil mi?
-Tabi ki, evlerinin kiralarını ödeyemeyen Altın Plak sahibi sanatçılarımız var. Sesi çok iyi olduğu halde işlere gidemeyen sanatçılar var. Burada da bizim kabahatimiz var. Sırf popüler kültüre hizmet etmek olmaz. Halk müziği ve Türk Sanat Müziği'ne gereken önem verilmediği için malesef bitme noktasına geldi. Onlar da kendilerini dışlanmış hissediyorlar.

HABER OLSUN DİYE TWİTTER VE FACEBOOK'TAN ENTERESAN FOTOĞRAFLARINI PAYLAŞANLAR VAR!
-Sosyal medya da gelişti tabi ki...
-Tabi, artık sevişip, öpüşen bazı sanatçılar enteresan fotoğraflarını twitter'dan facebook'tan paylaşıyor haber olması için, dikkat çekmek için. Sırf sesi ile gündemde olmak isteyen, belli yerde ki isimler ise buna tenezzül etmiyor. Gerçek sanatçılar bunları yapamaz.

YENİ KRİTERLER OLUŞTURULMASI LAZIM

-Başka proje var mı?
-Basın ilan kurumu ile birlikte yeni bir eğitim projesi düşünüyoruz. Gazeteler muhabir alırken bize gelip danışmıyor. Kesinlikle bazı kriterlerin oluşturulması lazım. Özellikle magazin muhabirleri için. Bu kriterler oluşmadığı müddetçe magazin daha kötüye gider. Genç arkadaşlarımız hayatlarında göremeyecekleri iş adamlarıyla, futbolcularla, starlarla bir araya geliyor. Doğal olarak onlarla iletişime geçenlerde eğitimli ve birikimli olmalı. O yüzden mesleki eğitimi çok önemsiyorum. Biz kravatsız, ceketsiz bir mekana girmezdik. Davranış, giyim kuşam, konuşma çok önemli...

BİRÇOK ŞEY BİTER, MAGAZİN ASLA BİTMEZ!

-Havuz sistemi konusunda ne düşünüyorsunuz?

-Havuz sistemi neredeyse gazeteciliği bitirme noktasına getirdi. Bu konuyu bir çok üst düzey yöneticiyle görüştüm. Hürriyet Gazetesi eski Yayın YönetmeniErtuğrul Özkök ile de konuşmuştuk, 'Evet, gazeteciliği bitiriyor' demişti, malesef değişen birşey olmadı. Yine de birçok şey biter magazin asla bitmez!
-MGD ile ilgili zaman zaman mahkemelik olaylar medyaya yansıyor. Bu konuda söylemek istedikleriniz var mı?
-Derneğimiz 1992 senesinde kuruldu. 92'den 2007 'ye kadar çeşitli yönetimler görevde yer aldı. Ben 2007 yılında başkan seçildim. 92'den 2007'ye kadar ödenmemiş vergi borcu 36 bin TL idi faiziyle birlikte. Benim yönetimimde 3 sene içerisinde 36 bin TL'lik vergi borcunu sıfırladık. Başarılı işler yapınca malesef bizde eleştiren de çok olur. Meyve veren ağacı taşlarlar.
-Son olarak neler söylemek istersiniz?
-Hükümetimizin Magazin Gazetecileri Derneği (MGD)'ni eğitim konusunda mutlaka desteklemesi gerekir. Kültür Bakanlığı bu konuda gereken önemi gösterirse daha güzel şeyler olacağına inanıyorum. MGD Gecesi için iş adamlarının ve kurumsal firmaların sponsor olması çok önemli. Sonuçta Türkiye'nin kültür ve sanat alanına katkı yapacaklar.

Erdoğan ile aynı okula gittik


"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kasımpaşa'da aynı okula gittik. Kulaksız'da Piyalepaşa İlkokulu'na. Yıllar sonra Belediye Başkanı ve Başbakan iken  işimiz gereği bir araya geldik. Gittiği her yerde hayranlıkla izliyorum."  

Röportaj: Olcay Ünal SERT / AKŞAM LIFE

Editör: TE Bilisim